Avicenna : His Life and Works, Soheil M. AFNAN, 1958, London
(İbni Sina Hayatı ve Çalışmaları)
1. Giriş
2. 10 yy. İran
3. İbni Sina Hayatı ve Çalışmaları
4. Mantığın Problemleri
5. Metafiziğin problemleri
6. Psikolojinin problemleri
7. Dinin Problemleri
8. Tıp ve Doğa problemleri
9. İbni Sina ve Doğu
10. İbni Sina ve Batı
11. Sonuç
1.Giriş
Bu eserin amacı 10 yy da doğru tarihi perspektif ile Eski Fars Rönesanssının aksine İslami öğretilerin üzerinde Yunan etkisinin olduğunu göstermektir. Bu dönemde Aristoteles eserlerinin ve benzer eserlerin tercümesini yapan kişilerin büyük oranda Hıristiyan olduğu vurgulanmıştır. İslam dünyasında Tragedya ve Komedyanın sahnede hiçbir zaman oynatılmadığından da ayrıca söz edilmektedir.
İslam Felsefesinde üç önemli kişi bulunmaktadır. Arap olan Kındi, Türk olan Farabi, İranlı İbni Sina. Kındi matematik ve Aristoteles felsefesi üzerinde çalışmıştır. Aristoteles’in aksine zamanın ve hareketin bir sonu olduğuna inanmıştır. Farabi Kındi’den daha az tanınan ancak ikinci öğretmen olarak bilinen ( birincisi Aristoteles) dir. Farabi’ye göre dünyada hiçbir şey yok ki felsefe ile ilgisi olmasın. Farabi Aristoteles’i en iyi açıklayan kişi olarak ta değerlendirilebilir. Farabi’nin Erdemli Toplumun İlkeleri Üstüne Kitabı İslam felsefesinde Platonun cumhuriyetinden modellenen ve ilham alınan nadir eserlerdendir. Bu kitabın içinde Aristoteles ve Plato dan fikirler bulunmaktadır. Ayrıca düşünür ve tıp adamı Razi’nin Farabi ve Kındi’nin fikirlerine karşı olmuş, Demekritustan çok fazla etkilenmiştir. Tanrı, Ruh,Madde,Uzay ve zaman beş sonsuz şeydir. Ayrıca Razi peygambere de ihtiyaç olmadığını insanların kendi kurtuluşunu kendilerinde sağlayabileceğini de iddia ederek İslam bilginlerinden tepki almıştır. Sajistani o dönemin önemli düşünürlerindendi. Evi edebiyatçılar için bir toplanma bölgesi idi. Farabi ve İbni Sina dönemi arasındaki en tanınmış düşünürdür.
2. 10. yy. da İran
Farabi, Kındi ve İbni Sina Arapların altın döneminin ürünleri olmuştur. Halifeliğin Abbasilere geçmesi merkezi idarenin zayıflamasına ve bir çok hanedanlığın ortaya çıkmasını neden olmuştur. Halifeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermek için Bağdat’a sefere çıkan Yakub ordusunun büyük kısmını bir selde kaybetmiş başarısız olmuştur. Bu dönemden sonra Samani, Ziyari ve Buyid hanedanlıkları yüzyıl boyunca hüküm sürmüştür. Gazne hanedanlığı Samaniden kaçan bir Türk kölesi tarafından kurulmuştur. Mahmut’un tüm İran’ı ele geçirmesi uzun yıllar sürecek İran-Türk kavgasına sebep olacaktır. Sultan Mahmut mahiyetinde bir çok edebiyatçıyı bulundurarak bu hanedanlığın 150 yıl kadar yaşamasını sağlamıştır. Bağdat İslam kültürünün merkezi olmakla birlikte yunan bilim ve felsefesine olan ilgi azalmıştı. Farsçanın bu eserlerde kullanımı kalmış Arapça hakim olmuştur. Firdevsi İran halkının İslam öncesi Farsçaya olan ilgisini artırmıştır. İbni Sina da Firdevsi kadar olmasa da bu yönde çalışmıştır. Rudaki Farsça ile ilgili bu çalışmaları sonuçlandıran ünlü bir şairdir. Biruni ise bilim ve ilim alanında ön planda yer almıştır.
3. İbni Sina’nın Hayatı ve Çalışmaları
İbni Sina 980 yılında Buhara yakınlarında bir köyde dünyaya geldi. Babası Samanid hükümdarlarından Nuh tarafından yerel vali olarak görevlendirildi. Babasının geçmişi net olarak belli değildir.Bu nedenle İran,Türk ve Araplar İbni Sina’ya sahip çıkmaktadır. Ancak o dönemde İran nüfusunun çokluğu İranlı olma ihtimalini artırmaktadır. Natelie adındaki kişiden mantığın temellerini öğrendi. Tercüme eserlerden Helen dönemine ait eserleri kendi başına okudu. Doğa bilimleri ve metafizik konusunda kendini yetiştirdi. Sonrasında kendisini tıp bilimine yönlendirdi. Ayrıca bu esnada din hukukunda da çalışmaya başladı. Aristoteles’in metafiziğini defalarca okur ancak Farabi’nin metafizikle ilgili kitabını bulduktan sonra Aristoteles’in metafiziği kafasında tam olarak anlaşılır hale gelir. Özel izinle Buhara kütüphanesinde çalışmaya başlar ancak kütüphane çıkan yangında kül olur. İbni Sina’yı çekemeyenler yangını İbni Sina’nın çıkardığını iddia ederler. Babasının ölümünden sonra hayatını kazanmak için devlet için çalışmaya başlar. Buhara’dan ayrılmak zorunda kalır. Birçok şehirde dolaştıktan sonra Kazvin şehrine yerleşir ve burada vezir olarak görev yapar. Görevleri esnasında eserleri üzerinde de çalışmaktadır. Daha sonra İsfahan’a geçer ve burada Arapça konusunda kendisini yetiştirir.Şifa ve Kanun en önemli eserleridir.
4. Mantığın Problemleri
Mantık ve Felsefenin birbiriyle olan ilişkisi tarih boyunca hep tartışılmıştır. Aristoteles mantığı yaratıcı sanat, sonra gelenler ise felsefenin bir parçası olarak görmüşlerdir. Alexander bilimin bir araya gelmesinden mantığın oluştuğunu ve buna da Organon adını vermiştir. Kındi mantık hakkında sekiz adet kitap yazmış, Farabi mantığı bir sanat olarak değerlendirmiş, İbni Sina problemin farkında olarak taraf olmamıştır. Ancak bir çok tanım yapmıştır. Aristoteles’e göre yine mantık doğru düşünme ve doğru ifade etmedir. Bunlardan biri, mantık yanlışa karşı savunan bilgi şeklindedir. Bu ve benzeri tanımlar Aristoteles ve Plato’dan etkilendiklerini göstermektedir. İbni Sina on beş ayrı çalışmasında Aristoteles’in mantığından fazla da farkı olmayacak şekilde yer vermiştir. Aristoteles’den ayrıldığı noktalardan biri kullandığı kıyastır. İbni Sina’ya göre bilim ve idrak tasavvur ve kavramadan kaynaklanmaktadır.
İbni Sina mantığı tanımlarken bilgi teorisi konusunda bir tartışma ile bu hususa girmiştir. Tanımları üç yol ile yapmıştır. Birincisi, iki şey arasındaki uyum ile, ikincisi içerik, mana ile sonuncu olarak ta birlik ve ilişkiler ile yapmıştır. Bu tanımları yaparken Yunan dilinden Arap diline gramer olarak etkileşimlerinin olduğu belirtilmiştir. Bazı terim ve tanımlar tercümeleri aynı olduğu gibi tercüme olmayıp farklı terimlerde kullanılmıştır. Örnek olarak doğruluk ve hakikat, true ve truth.
5.Metafiziğin Problemleri
Metafizik İslami felsefesinin özünü teşkil etmektedir. Doğuya doğru gidildikçe metafiziğin etkisi artmaktadır. İbni Sina felsefeyi üçe ayırmaktadır. Metafizik, Orta bilimler( matematik), alt bilimler( doğa kanunları). Mantık onun için doğruya ulaşmak için bir araçtı. İbni Sina’nın felsefesinde şer’i hukuka aykırılık yoktu. Farabi ise metafiziği tam doğruya ulaşmak için ilk doğrunun bilimi olarak tanımlamıştır. İbni Sina’ya göre ruh tarafından algılanan ilk şey var olmaktır. Bu da metafiziğin ilk ve doğru hedefini vermektedir. Aristoteles ve Plato’nun da düşünceleri buna yakındır. Vücudun sonlu olduğuna ve üç bölümden meydana geldiğine dikkat çekmektedir. Bunlar genişlik, derinlik, yükseklik. Bu vücudun kendini meydana getiremeyeceğini bunu Tanrının yaptığını söyleyerek Aristoteles ve yeni platoculardan ayrılmıştır. Varlığın bir cins olamayacağını ve bölümlere ayrılamayacağı düşünmüştür. Her şeyin özünün Tanrı olduğunu savunmuştur. Yazar ise varlığı, ihtiyaç, ihtimal ve imkansızlık olarak tanımlamıştır. Öz ve var oluşla ilgili yapılan tartışmaların neticesinde gerekli şeyin sadece Tanrı olduğu, diğer şeylerin muhtemel varlıklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Gerekli varlığın ve muhtemel varlıkların meydana getirdiği olayı da yaratılış olarak değerlendirmişlerdir. İbni Sina , Plato ve Aristoteles maddenin önce Tanrı tarafından yaratıldığı ortak görüşünde birleşirler. İbni Sina varlığın mevcut olduğuna, gerekli olanın ve aranılanın Tanrı olduğuna, muhtemel olanların ise Tanrıya ulaştıracağına inanmaktadır. Hareketin sebebini ise üç unsura bağlamaktadır. Tabiat, İrade, Kuvvet.
6. Psikolojinin Problemleri
İbni Sina ve Aristoteles’in ruh tanımları birbirinden pek de farklı değildir. Ruh tek bir cins olarak üç yaratığa bölümlenmektedir. Bitki, Hayvan ,İnsan.
Kavrayış Aristoteles kaynaklı olmasına rağmen İbni Sina bu konuda hakim düşüncelere sahiptir. Kavramada kabul ile olan ve duyu organları ile elde edilenler arasında farklar bulunmaktadır. İbni Sina bitki, hayvan ve insanın ruhları ve bunların birbirleri ile ilgili ilişkileri üzerinde çalışmıştır. Cisimlerin sonsuzca bölünebileceği düşüncesiyle atomcu görüşe karşı çıkmıştır.
Her cisim madde ve formdan oluşur. Madde cismin aslına; form da niteliğini, niceliğini, yerini, nedenini gösterir. İbni Sina, Aristoteles geleneğine uyarak psikolojiyi de doğa felsefesi içinde inceler; ancak içerik olarak birçok konuda Aristoteles’ten ayrılır. İbni Sina felsefesinde Psikoloji ikiye ayrılır.
Deneysel ve içe bakış psikolojisi. Öncelikle Aristoteles, ruhu bedenin bir işlevi gibi görüp bağımsız bir varlığa sahip olmasından kuşku duyarken İbni Sina ruhun bağımsız varlığını kesin olarak vurgulamıştır. Ruhun ölümsüz olduğunu İbni Sina Aristoteles’ten değil, yeni Platoculardan Arapçaya tercüme edilmiş eserlerden esinlendiğini belirtilmektedir. Ruhun sıçraması, yer değiştirmesi hususlarının mümkün olmadığını da ifade etmiştir. Ayrıca insan ruhunda görüntüyü kaydeden ve mana,niyetleri kaydeden iki bölüm olduğunu da dile getirmiştir.
Evren birdir; yaratıcı hareket de birdir ve daireseldir. Cisimlerden hiçbiri kendiliğinden hareketli ya da durağan olamaz.
7. Dinin Problemleri
İbni Sina’ya göre yalnızca Tanrı zorunlu varlık olarak vardır. O’nun dışındaki tüm varlıklar kendi başlarına olanaklı (mümkün) olmaktan öte gidemezler; var olmaları ve varlıkta kalmaları Tanrı’ya bağlıdır. Tanrı yaratılmanın da öncesinde var olması gerekmektedir. Tanrı birdir ve her yönden bir olan yalnız O’dur. Diğer canlıların meydana gelebilmesi için O’nun canlı olması gerekmektedir. İnsan aşk aracılığıyla sınırlı varlığında kurtularak sonsuzluğa yükselir. Her şeyin kaynağı, insan varlığının özünde sürekli bir eylem biçiminde var olan "aşk"tır.
İbni Sina’nın üzerinde durduğu diğer bir konu ise peygamberdir. Yunanlılar bu konuya karşı bulunmaktadır. Peygamber Tanrının emirlerini iletmekle görevli, insanlardan kavrayışları ve bir çok düşünsel yönden farklı olmalıdır. Bu farklılık onların insan olduğu gerçeğini değiştirmemelidir. Peygamberin vazifelerinden biri de ibadetin nasıl yapılacağını göstermektir. İbadet yaratıcıya insanların şükranlarını sunmasıdır. Bu da şekli ve mana olmak üzere ayrılır. Ayrıca İbni Sina ölümün sanıldığı kadar kötü olmadığını, maddeden ayrılma olduğunu belirtmiştir. Madde ölümlü ruh ise ölümsüzdür. Şeytanın konumu, durumu ve meleklerin tanımı bu bölümde yapılmıştır.
8. Tıp ve Doğa Bilimleri( Pozitif Bilimler)
Tıp Kanunları İbni Sina’nın bu alanda yazdığı en önemli eseridir. Yunan Tıbbı Yunan Felsefesinden önce Arap dünyasına gelmiştir. İbni Sina’nın tıp konusunda başarısı, felsefe alanındaki zirvesinden uzak kalmaktadır. Buna rağmen tıp konusunda çağının en zirvesi olduğu apaçıktır. Önceden yapılmış tercümeleri çalışmış yanlış olanları düzeltmiş ve Tıp Sorunları, Göz üzerinde on tedavi isimli eserlerini yayınlamıştır. Tıp kanunları beş kitaptan oluşmaktadır. Birinci bölüm, vücudun genel tanıtımı ile ilgili bilgileri barındırmaktadır. İkinci bölüm genel hastalıklar ve tedavi yöntemleri, üçüncü bölüm genel hijyen ve ölümün gerekliliğinden meydana gelmektedir. İkinci kitap, maddi tedavi, üçüncü kitap, farklı hastalıklardan, dördüncü kitap sadece bir yeri değil tüm sistemi etkileyen hastalıklardan, son bölüm ise eczacılık konularını ihtiva etmektedir. Bu kitap batıda defalarca tercüme edilmiş ve uygulamacılar tarafından kullanılmıştır. İtalya ve Almanya’da ders kitapları olarak okutulmuş, bu eserin yanında Razi’nin eserleride hak ettiği değeri bulmuştur. Alkolün etkisini, hiç denenmemiş bitkilerin tedavide kullanılması, sodanın içilmesi gibi hususlar İbni Sina’nın uygulamalarından sadece bir kaçıdır.
Aristoteles üç türlü hareket olduğunu, bunların miktar, kalite ve mekan ile ilgili olduğunu İbni Sina ise bunlara durumu da eklemiştir. Evren birdir; yaratıcı hareket de birdir ve daireseldir. Cisimlerden hiçbiri kendiliğinden hareketli ya da durağan olamaz, Cisimlerin sonsuzca bölünebileceği hususları tekrar bu bölümde izah edilmiştir.
Sayı ve hareketlerin her ne kadar kesinlikle potansiyele sahip olmasına rağmen kendi kendilerine sonsuz olamazlar.
Kaya ve dağların oluşumu hakkındaki tespitleri, 1200 yılında çevrilmiş ve ifadelerin bugün tespit edilen hususlarla tam çakıştığı müşahede edilmiştir.
Mineral maddeleri dört sınıfa ayırmıştır. Taş, Kaynayabilen maddeler, sülfür ve tuz. Yağmur, kar, rüzgar gibi tabiat olaylarını inceleyerek bunlara açıklık getirmiştir.
İslami düşünürler astronomi konusunda bilgileri Yunan ve Hint eserlerinden almışlardır. Batı sıfırı kullanmadan 250 yıl önce Arap dünyası kullanmaktaydı. Astronomi ve matematik konusunda katkıları olan İbni Sina müziği de bir matematik ilimi görmekteydi.
Siyaset Kitabı ile de insanların ve toplumun ilişkilerini değerlendirmiş, toplumu,üst,eşitler ve astlar olarak bölümlendirmiştir. Burada ideal kadını fazla konuşmayan olarak tanımlamıştır.
Yönetim Bilimi kitabında ise ideal bir evde bulunması gereken gereksinimleri belirtmekte ve bunlar zenginlik, iç hizmet, eş ve çocuktur.
9.İbni Sina ve Doğu
İbni Sinanın halefleri arasında diğerlerine nazaran göze çarpan üç kişi bulunmaktadır.Gazali, İbni Rüşt, Sühreverdi. İbni Sina’nın ölümünden sonra gelen dönemde felsefe ve din ayrı düşünülmeye başlanmış, felsefeye karşı bir tutum sergilenmiştir. Dinin felsefeden ayrılması konusunda çaba sarfetmişlerdir. Bir çok öğrencisi bulunsa da içlerinden pek de başarılı olan çıkmamıştır. ibni Rüşt’den önce gelen Şührevadi İbni Sina’nın düşüncelerini devam ettirmiştir. İbni Tufal, Ömer Hayyam gibi İbni Sina Felsefesinden etkilenen, İbni Haldun gibi din ve felsefenin farklı incelenmesi taraftarı şahsiyetler bulunmaktadır.
16’ncı yüzyılda İran’da Safavi devleti hüküm sürmüş, bu esnada şiir, felsefe ve düşünürlere yeterince değer verilmemiş, düşünürlerin bir çoğu Hindistan’a göç etmişlerdir. Arapçadan Farsçaya olan değişim ortaya çıkan eserlerde görülmektedir.
10. İbni Sina ve Batı
12 ve 13. yy’da entelektüel hareket İslam dünyasını takip ederek Avrupa’da gelişmeye başlamıştır. Bu gelişme yollarının başında İspanya gelmekte idi. Arap ve Yahudi alimlerin Yunan düşüncelerini Batı Avrupa’ya getirmesiyle daha önceden de yaşanmış kavgalar tekrar etmiştir.
Boethius Aristoteles’i batıya tanıştıran ilk kişidir. Petrus Alphonsi İslam bilimini İngiltere’ye taşıyan ilk fizikçidir. Gerard of Cremona Arapçılığın Babası olarak bilinmeye başlandı. Latinceye çevrilen yazarların en önemlileri Kındi, Farabi, İbni Sina’dır. 16 yy ile beraber Arapça kitapların tercümeleri bir çok önemli eğitim kurumlarında ders kitapları olarak okutulmaya başlandı. Gazali’nin İbni Sina’nın öğrencisi olduğu yanlış kanı ile birlikte onun eserleri de Latinceye çevrilmişti. İtalya tıp ve hukuka önem verir iken, Fransa,sonra İngiltere teoloji ve felsefeyi ön plana çıkarmıştır. Kuzey Afrika ve İspanya sayesinde ulaşılan bilgiler neticesinde, İbni Sina ve İbni Rüşt skolastik düşüncesi Avrupa’da hakim olmuştur.
John Scotus Erigena İslami Felsefeni Avrupa’ya gelmesinden önce, Aziz Agustin’dan etkilenerek, Platon ve Yeni Platon fikirleri hakkında çok tanınan fikirlere sahipti.
Gundisalvo İbni Sina’nın fikirlerini çalışmalarına uygulayan ilk Avrupalıydı. Albertus Arap mantığını Avrupa’ya adapte eden kişidir.
13’üncü yy.da İbni Sina’nın yaşamı ve eserleri üzerinde çalışan önemli kişilerden biri de Roger Bacon’dır. Bacon Dil bilimi,matematik, astronomi, optik ve kimya üzerinde meşgul olmuş, teolojiye hizmet eden felsefeye de ayrıca önem vermiştir. Farabi ve İbni Sina’yı Aristoteles’in tercümanı gibi değerlendirmiştir. Ayrıca mantığın faydası olduğuna dair bir düşüncesi de olmamıştır.
İbni Sina’nın etkisi sadece tıp ve felsefenin gelişmesine sebep olmamış, bunların yanında bilimsel reformun 13’üncü yy.da başlamasına neden olmuştur. Avrupa’da düşünürler genelde dini kimliğe sahip kişilerdi. Ancak 13’üncü yy.da Dante’den sonra farklı kimlikten düşünürler ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, doğudan alınan bilgilerin kiliseye kabul ettirilmesi o dönemin düşünürlerinin en büyük problemleri arasındaydı.
11.Sonuç
İbni Sina İran Rönesanssının yaratıcılarından biridir. İslami Felsefenin büyük bir kısmı onun tarafından oluşturulmuştur.Helen, Yunan ve Müslüman dünyasından aldığından daha çoğunu dünyaya vermiştir. Felsefe ve tıp konusunda önderliği yüzyıllarca sürmüştür. İbni Sina’nın önemi ortaya koyduğu çözümlerden ziyade ortaya koyduğu problemlerde yatmaktadır.
(İbni Sina Hayatı ve Çalışmaları)
İbni Sina’nın hayatı ve çalışmalarının anlatıldığı kitapta ünlü filozofun mantık, metafizik, din ve psikoloji gibi problem sahalarına bakışı ve batı ve doğu ile olan ilişkisine yer verilmiştir.Kitap on bölümden oluşmaktadır. Bunlar :
1. Giriş
2. 10 yy. İran
3. İbni Sina Hayatı ve Çalışmaları
4. Mantığın Problemleri
5. Metafiziğin problemleri
6. Psikolojinin problemleri
7. Dinin Problemleri
8. Tıp ve Doğa problemleri
9. İbni Sina ve Doğu
10. İbni Sina ve Batı
11. Sonuç
1.Giriş
Bu eserin amacı 10 yy da doğru tarihi perspektif ile Eski Fars Rönesanssının aksine İslami öğretilerin üzerinde Yunan etkisinin olduğunu göstermektir. Bu dönemde Aristoteles eserlerinin ve benzer eserlerin tercümesini yapan kişilerin büyük oranda Hıristiyan olduğu vurgulanmıştır. İslam dünyasında Tragedya ve Komedyanın sahnede hiçbir zaman oynatılmadığından da ayrıca söz edilmektedir.
İslam Felsefesinde üç önemli kişi bulunmaktadır. Arap olan Kındi, Türk olan Farabi, İranlı İbni Sina. Kındi matematik ve Aristoteles felsefesi üzerinde çalışmıştır. Aristoteles’in aksine zamanın ve hareketin bir sonu olduğuna inanmıştır. Farabi Kındi’den daha az tanınan ancak ikinci öğretmen olarak bilinen ( birincisi Aristoteles) dir. Farabi’ye göre dünyada hiçbir şey yok ki felsefe ile ilgisi olmasın. Farabi Aristoteles’i en iyi açıklayan kişi olarak ta değerlendirilebilir. Farabi’nin Erdemli Toplumun İlkeleri Üstüne Kitabı İslam felsefesinde Platonun cumhuriyetinden modellenen ve ilham alınan nadir eserlerdendir. Bu kitabın içinde Aristoteles ve Plato dan fikirler bulunmaktadır. Ayrıca düşünür ve tıp adamı Razi’nin Farabi ve Kındi’nin fikirlerine karşı olmuş, Demekritustan çok fazla etkilenmiştir. Tanrı, Ruh,Madde,Uzay ve zaman beş sonsuz şeydir. Ayrıca Razi peygambere de ihtiyaç olmadığını insanların kendi kurtuluşunu kendilerinde sağlayabileceğini de iddia ederek İslam bilginlerinden tepki almıştır. Sajistani o dönemin önemli düşünürlerindendi. Evi edebiyatçılar için bir toplanma bölgesi idi. Farabi ve İbni Sina dönemi arasındaki en tanınmış düşünürdür.
2. 10. yy. da İran
Farabi, Kındi ve İbni Sina Arapların altın döneminin ürünleri olmuştur. Halifeliğin Abbasilere geçmesi merkezi idarenin zayıflamasına ve bir çok hanedanlığın ortaya çıkmasını neden olmuştur. Halifeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermek için Bağdat’a sefere çıkan Yakub ordusunun büyük kısmını bir selde kaybetmiş başarısız olmuştur. Bu dönemden sonra Samani, Ziyari ve Buyid hanedanlıkları yüzyıl boyunca hüküm sürmüştür. Gazne hanedanlığı Samaniden kaçan bir Türk kölesi tarafından kurulmuştur. Mahmut’un tüm İran’ı ele geçirmesi uzun yıllar sürecek İran-Türk kavgasına sebep olacaktır. Sultan Mahmut mahiyetinde bir çok edebiyatçıyı bulundurarak bu hanedanlığın 150 yıl kadar yaşamasını sağlamıştır. Bağdat İslam kültürünün merkezi olmakla birlikte yunan bilim ve felsefesine olan ilgi azalmıştı. Farsçanın bu eserlerde kullanımı kalmış Arapça hakim olmuştur. Firdevsi İran halkının İslam öncesi Farsçaya olan ilgisini artırmıştır. İbni Sina da Firdevsi kadar olmasa da bu yönde çalışmıştır. Rudaki Farsça ile ilgili bu çalışmaları sonuçlandıran ünlü bir şairdir. Biruni ise bilim ve ilim alanında ön planda yer almıştır.
3. İbni Sina’nın Hayatı ve Çalışmaları
İbni Sina 980 yılında Buhara yakınlarında bir köyde dünyaya geldi. Babası Samanid hükümdarlarından Nuh tarafından yerel vali olarak görevlendirildi. Babasının geçmişi net olarak belli değildir.Bu nedenle İran,Türk ve Araplar İbni Sina’ya sahip çıkmaktadır. Ancak o dönemde İran nüfusunun çokluğu İranlı olma ihtimalini artırmaktadır. Natelie adındaki kişiden mantığın temellerini öğrendi. Tercüme eserlerden Helen dönemine ait eserleri kendi başına okudu. Doğa bilimleri ve metafizik konusunda kendini yetiştirdi. Sonrasında kendisini tıp bilimine yönlendirdi. Ayrıca bu esnada din hukukunda da çalışmaya başladı. Aristoteles’in metafiziğini defalarca okur ancak Farabi’nin metafizikle ilgili kitabını bulduktan sonra Aristoteles’in metafiziği kafasında tam olarak anlaşılır hale gelir. Özel izinle Buhara kütüphanesinde çalışmaya başlar ancak kütüphane çıkan yangında kül olur. İbni Sina’yı çekemeyenler yangını İbni Sina’nın çıkardığını iddia ederler. Babasının ölümünden sonra hayatını kazanmak için devlet için çalışmaya başlar. Buhara’dan ayrılmak zorunda kalır. Birçok şehirde dolaştıktan sonra Kazvin şehrine yerleşir ve burada vezir olarak görev yapar. Görevleri esnasında eserleri üzerinde de çalışmaktadır. Daha sonra İsfahan’a geçer ve burada Arapça konusunda kendisini yetiştirir.Şifa ve Kanun en önemli eserleridir.
4. Mantığın Problemleri
Mantık ve Felsefenin birbiriyle olan ilişkisi tarih boyunca hep tartışılmıştır. Aristoteles mantığı yaratıcı sanat, sonra gelenler ise felsefenin bir parçası olarak görmüşlerdir. Alexander bilimin bir araya gelmesinden mantığın oluştuğunu ve buna da Organon adını vermiştir. Kındi mantık hakkında sekiz adet kitap yazmış, Farabi mantığı bir sanat olarak değerlendirmiş, İbni Sina problemin farkında olarak taraf olmamıştır. Ancak bir çok tanım yapmıştır. Aristoteles’e göre yine mantık doğru düşünme ve doğru ifade etmedir. Bunlardan biri, mantık yanlışa karşı savunan bilgi şeklindedir. Bu ve benzeri tanımlar Aristoteles ve Plato’dan etkilendiklerini göstermektedir. İbni Sina on beş ayrı çalışmasında Aristoteles’in mantığından fazla da farkı olmayacak şekilde yer vermiştir. Aristoteles’den ayrıldığı noktalardan biri kullandığı kıyastır. İbni Sina’ya göre bilim ve idrak tasavvur ve kavramadan kaynaklanmaktadır.
İbni Sina mantığı tanımlarken bilgi teorisi konusunda bir tartışma ile bu hususa girmiştir. Tanımları üç yol ile yapmıştır. Birincisi, iki şey arasındaki uyum ile, ikincisi içerik, mana ile sonuncu olarak ta birlik ve ilişkiler ile yapmıştır. Bu tanımları yaparken Yunan dilinden Arap diline gramer olarak etkileşimlerinin olduğu belirtilmiştir. Bazı terim ve tanımlar tercümeleri aynı olduğu gibi tercüme olmayıp farklı terimlerde kullanılmıştır. Örnek olarak doğruluk ve hakikat, true ve truth.
5.Metafiziğin Problemleri
Metafizik İslami felsefesinin özünü teşkil etmektedir. Doğuya doğru gidildikçe metafiziğin etkisi artmaktadır. İbni Sina felsefeyi üçe ayırmaktadır. Metafizik, Orta bilimler( matematik), alt bilimler( doğa kanunları). Mantık onun için doğruya ulaşmak için bir araçtı. İbni Sina’nın felsefesinde şer’i hukuka aykırılık yoktu. Farabi ise metafiziği tam doğruya ulaşmak için ilk doğrunun bilimi olarak tanımlamıştır. İbni Sina’ya göre ruh tarafından algılanan ilk şey var olmaktır. Bu da metafiziğin ilk ve doğru hedefini vermektedir. Aristoteles ve Plato’nun da düşünceleri buna yakındır. Vücudun sonlu olduğuna ve üç bölümden meydana geldiğine dikkat çekmektedir. Bunlar genişlik, derinlik, yükseklik. Bu vücudun kendini meydana getiremeyeceğini bunu Tanrının yaptığını söyleyerek Aristoteles ve yeni platoculardan ayrılmıştır. Varlığın bir cins olamayacağını ve bölümlere ayrılamayacağı düşünmüştür. Her şeyin özünün Tanrı olduğunu savunmuştur. Yazar ise varlığı, ihtiyaç, ihtimal ve imkansızlık olarak tanımlamıştır. Öz ve var oluşla ilgili yapılan tartışmaların neticesinde gerekli şeyin sadece Tanrı olduğu, diğer şeylerin muhtemel varlıklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Gerekli varlığın ve muhtemel varlıkların meydana getirdiği olayı da yaratılış olarak değerlendirmişlerdir. İbni Sina , Plato ve Aristoteles maddenin önce Tanrı tarafından yaratıldığı ortak görüşünde birleşirler. İbni Sina varlığın mevcut olduğuna, gerekli olanın ve aranılanın Tanrı olduğuna, muhtemel olanların ise Tanrıya ulaştıracağına inanmaktadır. Hareketin sebebini ise üç unsura bağlamaktadır. Tabiat, İrade, Kuvvet.
6. Psikolojinin Problemleri
İbni Sina ve Aristoteles’in ruh tanımları birbirinden pek de farklı değildir. Ruh tek bir cins olarak üç yaratığa bölümlenmektedir. Bitki, Hayvan ,İnsan.
Kavrayış Aristoteles kaynaklı olmasına rağmen İbni Sina bu konuda hakim düşüncelere sahiptir. Kavramada kabul ile olan ve duyu organları ile elde edilenler arasında farklar bulunmaktadır. İbni Sina bitki, hayvan ve insanın ruhları ve bunların birbirleri ile ilgili ilişkileri üzerinde çalışmıştır. Cisimlerin sonsuzca bölünebileceği düşüncesiyle atomcu görüşe karşı çıkmıştır.
Her cisim madde ve formdan oluşur. Madde cismin aslına; form da niteliğini, niceliğini, yerini, nedenini gösterir. İbni Sina, Aristoteles geleneğine uyarak psikolojiyi de doğa felsefesi içinde inceler; ancak içerik olarak birçok konuda Aristoteles’ten ayrılır. İbni Sina felsefesinde Psikoloji ikiye ayrılır.
Deneysel ve içe bakış psikolojisi. Öncelikle Aristoteles, ruhu bedenin bir işlevi gibi görüp bağımsız bir varlığa sahip olmasından kuşku duyarken İbni Sina ruhun bağımsız varlığını kesin olarak vurgulamıştır. Ruhun ölümsüz olduğunu İbni Sina Aristoteles’ten değil, yeni Platoculardan Arapçaya tercüme edilmiş eserlerden esinlendiğini belirtilmektedir. Ruhun sıçraması, yer değiştirmesi hususlarının mümkün olmadığını da ifade etmiştir. Ayrıca insan ruhunda görüntüyü kaydeden ve mana,niyetleri kaydeden iki bölüm olduğunu da dile getirmiştir.
Evren birdir; yaratıcı hareket de birdir ve daireseldir. Cisimlerden hiçbiri kendiliğinden hareketli ya da durağan olamaz.
7. Dinin Problemleri
İbni Sina’ya göre yalnızca Tanrı zorunlu varlık olarak vardır. O’nun dışındaki tüm varlıklar kendi başlarına olanaklı (mümkün) olmaktan öte gidemezler; var olmaları ve varlıkta kalmaları Tanrı’ya bağlıdır. Tanrı yaratılmanın da öncesinde var olması gerekmektedir. Tanrı birdir ve her yönden bir olan yalnız O’dur. Diğer canlıların meydana gelebilmesi için O’nun canlı olması gerekmektedir. İnsan aşk aracılığıyla sınırlı varlığında kurtularak sonsuzluğa yükselir. Her şeyin kaynağı, insan varlığının özünde sürekli bir eylem biçiminde var olan "aşk"tır.
İbni Sina’nın üzerinde durduğu diğer bir konu ise peygamberdir. Yunanlılar bu konuya karşı bulunmaktadır. Peygamber Tanrının emirlerini iletmekle görevli, insanlardan kavrayışları ve bir çok düşünsel yönden farklı olmalıdır. Bu farklılık onların insan olduğu gerçeğini değiştirmemelidir. Peygamberin vazifelerinden biri de ibadetin nasıl yapılacağını göstermektir. İbadet yaratıcıya insanların şükranlarını sunmasıdır. Bu da şekli ve mana olmak üzere ayrılır. Ayrıca İbni Sina ölümün sanıldığı kadar kötü olmadığını, maddeden ayrılma olduğunu belirtmiştir. Madde ölümlü ruh ise ölümsüzdür. Şeytanın konumu, durumu ve meleklerin tanımı bu bölümde yapılmıştır.
8. Tıp ve Doğa Bilimleri( Pozitif Bilimler)
Tıp Kanunları İbni Sina’nın bu alanda yazdığı en önemli eseridir. Yunan Tıbbı Yunan Felsefesinden önce Arap dünyasına gelmiştir. İbni Sina’nın tıp konusunda başarısı, felsefe alanındaki zirvesinden uzak kalmaktadır. Buna rağmen tıp konusunda çağının en zirvesi olduğu apaçıktır. Önceden yapılmış tercümeleri çalışmış yanlış olanları düzeltmiş ve Tıp Sorunları, Göz üzerinde on tedavi isimli eserlerini yayınlamıştır. Tıp kanunları beş kitaptan oluşmaktadır. Birinci bölüm, vücudun genel tanıtımı ile ilgili bilgileri barındırmaktadır. İkinci bölüm genel hastalıklar ve tedavi yöntemleri, üçüncü bölüm genel hijyen ve ölümün gerekliliğinden meydana gelmektedir. İkinci kitap, maddi tedavi, üçüncü kitap, farklı hastalıklardan, dördüncü kitap sadece bir yeri değil tüm sistemi etkileyen hastalıklardan, son bölüm ise eczacılık konularını ihtiva etmektedir. Bu kitap batıda defalarca tercüme edilmiş ve uygulamacılar tarafından kullanılmıştır. İtalya ve Almanya’da ders kitapları olarak okutulmuş, bu eserin yanında Razi’nin eserleride hak ettiği değeri bulmuştur. Alkolün etkisini, hiç denenmemiş bitkilerin tedavide kullanılması, sodanın içilmesi gibi hususlar İbni Sina’nın uygulamalarından sadece bir kaçıdır.
Aristoteles üç türlü hareket olduğunu, bunların miktar, kalite ve mekan ile ilgili olduğunu İbni Sina ise bunlara durumu da eklemiştir. Evren birdir; yaratıcı hareket de birdir ve daireseldir. Cisimlerden hiçbiri kendiliğinden hareketli ya da durağan olamaz, Cisimlerin sonsuzca bölünebileceği hususları tekrar bu bölümde izah edilmiştir.
Sayı ve hareketlerin her ne kadar kesinlikle potansiyele sahip olmasına rağmen kendi kendilerine sonsuz olamazlar.
Kaya ve dağların oluşumu hakkındaki tespitleri, 1200 yılında çevrilmiş ve ifadelerin bugün tespit edilen hususlarla tam çakıştığı müşahede edilmiştir.
Mineral maddeleri dört sınıfa ayırmıştır. Taş, Kaynayabilen maddeler, sülfür ve tuz. Yağmur, kar, rüzgar gibi tabiat olaylarını inceleyerek bunlara açıklık getirmiştir.
İslami düşünürler astronomi konusunda bilgileri Yunan ve Hint eserlerinden almışlardır. Batı sıfırı kullanmadan 250 yıl önce Arap dünyası kullanmaktaydı. Astronomi ve matematik konusunda katkıları olan İbni Sina müziği de bir matematik ilimi görmekteydi.
Siyaset Kitabı ile de insanların ve toplumun ilişkilerini değerlendirmiş, toplumu,üst,eşitler ve astlar olarak bölümlendirmiştir. Burada ideal kadını fazla konuşmayan olarak tanımlamıştır.
Yönetim Bilimi kitabında ise ideal bir evde bulunması gereken gereksinimleri belirtmekte ve bunlar zenginlik, iç hizmet, eş ve çocuktur.
9.İbni Sina ve Doğu
İbni Sinanın halefleri arasında diğerlerine nazaran göze çarpan üç kişi bulunmaktadır.Gazali, İbni Rüşt, Sühreverdi. İbni Sina’nın ölümünden sonra gelen dönemde felsefe ve din ayrı düşünülmeye başlanmış, felsefeye karşı bir tutum sergilenmiştir. Dinin felsefeden ayrılması konusunda çaba sarfetmişlerdir. Bir çok öğrencisi bulunsa da içlerinden pek de başarılı olan çıkmamıştır. ibni Rüşt’den önce gelen Şührevadi İbni Sina’nın düşüncelerini devam ettirmiştir. İbni Tufal, Ömer Hayyam gibi İbni Sina Felsefesinden etkilenen, İbni Haldun gibi din ve felsefenin farklı incelenmesi taraftarı şahsiyetler bulunmaktadır.
16’ncı yüzyılda İran’da Safavi devleti hüküm sürmüş, bu esnada şiir, felsefe ve düşünürlere yeterince değer verilmemiş, düşünürlerin bir çoğu Hindistan’a göç etmişlerdir. Arapçadan Farsçaya olan değişim ortaya çıkan eserlerde görülmektedir.
10. İbni Sina ve Batı
12 ve 13. yy’da entelektüel hareket İslam dünyasını takip ederek Avrupa’da gelişmeye başlamıştır. Bu gelişme yollarının başında İspanya gelmekte idi. Arap ve Yahudi alimlerin Yunan düşüncelerini Batı Avrupa’ya getirmesiyle daha önceden de yaşanmış kavgalar tekrar etmiştir.
Boethius Aristoteles’i batıya tanıştıran ilk kişidir. Petrus Alphonsi İslam bilimini İngiltere’ye taşıyan ilk fizikçidir. Gerard of Cremona Arapçılığın Babası olarak bilinmeye başlandı. Latinceye çevrilen yazarların en önemlileri Kındi, Farabi, İbni Sina’dır. 16 yy ile beraber Arapça kitapların tercümeleri bir çok önemli eğitim kurumlarında ders kitapları olarak okutulmaya başlandı. Gazali’nin İbni Sina’nın öğrencisi olduğu yanlış kanı ile birlikte onun eserleri de Latinceye çevrilmişti. İtalya tıp ve hukuka önem verir iken, Fransa,sonra İngiltere teoloji ve felsefeyi ön plana çıkarmıştır. Kuzey Afrika ve İspanya sayesinde ulaşılan bilgiler neticesinde, İbni Sina ve İbni Rüşt skolastik düşüncesi Avrupa’da hakim olmuştur.
John Scotus Erigena İslami Felsefeni Avrupa’ya gelmesinden önce, Aziz Agustin’dan etkilenerek, Platon ve Yeni Platon fikirleri hakkında çok tanınan fikirlere sahipti.
Gundisalvo İbni Sina’nın fikirlerini çalışmalarına uygulayan ilk Avrupalıydı. Albertus Arap mantığını Avrupa’ya adapte eden kişidir.
13’üncü yy.da İbni Sina’nın yaşamı ve eserleri üzerinde çalışan önemli kişilerden biri de Roger Bacon’dır. Bacon Dil bilimi,matematik, astronomi, optik ve kimya üzerinde meşgul olmuş, teolojiye hizmet eden felsefeye de ayrıca önem vermiştir. Farabi ve İbni Sina’yı Aristoteles’in tercümanı gibi değerlendirmiştir. Ayrıca mantığın faydası olduğuna dair bir düşüncesi de olmamıştır.
İbni Sina’nın etkisi sadece tıp ve felsefenin gelişmesine sebep olmamış, bunların yanında bilimsel reformun 13’üncü yy.da başlamasına neden olmuştur. Avrupa’da düşünürler genelde dini kimliğe sahip kişilerdi. Ancak 13’üncü yy.da Dante’den sonra farklı kimlikten düşünürler ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, doğudan alınan bilgilerin kiliseye kabul ettirilmesi o dönemin düşünürlerinin en büyük problemleri arasındaydı.
11.Sonuç
İbni Sina İran Rönesanssının yaratıcılarından biridir. İslami Felsefenin büyük bir kısmı onun tarafından oluşturulmuştur.Helen, Yunan ve Müslüman dünyasından aldığından daha çoğunu dünyaya vermiştir. Felsefe ve tıp konusunda önderliği yüzyıllarca sürmüştür. İbni Sina’nın önemi ortaya koyduğu çözümlerden ziyade ortaya koyduğu problemlerde yatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder