Yaşlı Adam ve Deniz Roman’ında “Umut” Kavramı
· Yazar: Ernest Hemingway
· Yayınevi: Bilgi Yayınevi
· Baskı Yeri, Baskı Tarihi: İstanbul, Nisan 2011
· Baskı Sayısı: 33. Basım
“Karanlıktan sonra ışık gelir,
Kötüden sonra iyi…”
(Ginzburg, 129)
Umut, insanın hayatta kalmasını sağlayan ve onu bulunduğu noktadan daha ilerilere taşımaya yardımcı olan bir duygudur. Umut dediğimiz bu duygu, insanların çalışmak istedikleri bir iş, girmeyi arzuladıkları bir üniversite veya basit bir şekilde, gerçekleştirmek istedikleri herhangi bir eylem olduğunda ortaya çıkar ve kişinin bu hedefini gerçekleştirmesine olanak sağlar. Umudunu yitirmiş bir insan, istediklerine ulaşamaz ve dolayısıyla hayattan zevk alamaz. Akman’ın da dediği gibi umut, “herhangi bir alandaki olumlu beklenti” (Akman, 193) olarak da adlandırılabilir.
“Hedefe ulaşma beklentisinin duygusal ögesi” (Akman, 193) diye tanımladığımız umut, Ernest Hemingway’in başarılı çalışması “Yaşlı Adam ve Deniz” de kaleme alınmıştır. Yaşlı bir balıkçının seksen dört gün boyunca yılmadan denize karşı göğsünü gerişini ve ne kadar balık avlayamadan dönse de umudunu yitirmeyişini konu alan roman, adamın, tamamı köpek balıkları tarafından yenmiş büyük bir balık ve neredeyse tükenmiş bir bedenle kasabaya geri dönüşü ile son bulur. Bu uzun yolculuk süresince, umudunu kaybetmeden, deniz yaratıklarıyla savaşan yaşlı adam, eninde sonunda dev balığı alt edeceğini bilmektedir. Romanda gördüğümüz bu hırs ve kendine güven duygusu, umut olarak açıklanmaktadır. Kitabın başlarında, “Ümidi cesareti kırılmamıştı daha. Esen hafif meltemle bu umutlar şimdi biraz daha tazelenmişti.” (Hemingway, 10) diye bahseden Hemingway, adamın büyük bir balık tutabilecek yetenekte olduğunu vurgulamaktadır. Bu yeteneğin tek kaynağı da, adamın hedefine ulaşma hırsı ve bunun ardından gelen umuttur.
“Günün her doğuşu yepyeni ayrı bir gün getirir.
Talihim bugün yaver gidiverir bakarsın.
Ben işimi eksiksiz yapayım da kısmet
geldiğinde beni aradığı yerde bulsun.”
(Hemingway, 29)
Talihim bugün yaver gidiverir bakarsın.
Ben işimi eksiksiz yapayım da kısmet
geldiğinde beni aradığı yerde bulsun.”
(Hemingway, 29)
Geleceğe yönelik planları olan ve bu planları gerçekleştirebileceğine inanan kimselere, umutlu insan diye hitap edebilir. Umutlu insanların, hedeflerine ulaşmalarını sağlayan en büyük etkenlerden biri de, çok sıkı çalışmaları ve hiçbir zaman vazgeçmemeleridir. Hemingway’in de bahsettiği gibi işini tamı tamına yapan insanın şansı da yaver gider. Bu yargının açıklaması şöyledir ki, tarih boyunsa talihsiz insan diye bir kimseye rastlayamazsınız; talihsiz insan olarak adlandırılan kişiler, işlerini zamanında yapmayan, sorumsuz insanlardır ki, önlerine bir fırsat çıktığında değerlendirememişlerdir. “Yaşlı Adam ve Deniz” kitabında da gördüğümüz gibi, oltalarını ve ipini seksen dört gün boyunca eksiksiz yanında bulunduran yaşlı adam, sonunda şansın zincirlerini kırıp balığı haklamıştır.
Arzulanan bir şeye ulaşılmasında, kişisel motivasyon da çok önemlidir. Diğer bir değişle kişi, sürekli kendine moral vermeli, amacından asla vazgeçmemelidir. Kitapta, yaşlı adamın şu sözleri, durumu çok iyi açıklamaktadır: “Sen de cesaretini toplayıp, kendine güvenmelisin ihtiyar” (Hemingway, 86). Burada incelediğimiz durum, kendine güvencin ve umudunun tazelenmesidir. Eğer kişi, hedefine ulaşabileceğine inanırsa ve yeteri kadar çalışırsa, yıkamayacağı duvar, geçemeyeceği engel yoktur.
Bunun yanı sıra, kişinin sahip olması gereken çok önemli bir özellik de göz ardı edilmemelidir. Sabır olarak adlandırdığımız bu özellik, umudun muhafaza edilmesini sağlamaktadır ki, bu da kişinin amacına bir adım daha yaklaşmasına yardımcı olur. Sabırlı insan, beklemesini bilir, kaybetmekten korkmaz. Sabır, temelinde beklemeye ve asla pes etmemeye dayanan, umut kavramını bir alt başlığı olarak da düşünülebilir. “Yorgunluktan bitsem de, perişan olsam da, [ . . . ] oturduğum yerde uyurum. Oltanın ipini bir ayağıma sararım, bir şey olursa beni uyandırır. Bugün seksen beşinci gün, artık iyi bir vurgunun sırası çoktan geldi geçti bile” (Hemingway, 38) diyen yaşlı adam, seksen beş gün boyunca sabrettiğini ve sonunda karşılığını aldığını anlatmaktadır bu sözlerle.
Umut sözcüğü, anlam bakımından incelenecek olunursa, sabretmeye ve aynı zamanda istemeye dayanmaktadır. Buradan şu sonucu çıkartabiliriz ki, insan bir şeyi ne kadar çok istiyorsa, ona o kadar yakın demektir. Kitaba dönecek olursak balığın oltaya takılması ile adam hayallerine kavuşmamıştır. Onun için en zorlu süreç yeni başlamaktadır ve umudunu kaybetmesi, yenik düşmesi ile eşdeğerdir. “Balık, keyfin nasıl? [ . . . ] Beni sorarsan demir gibiyim. Sol elimin tutukluğu da açıldı. Bir gün bir gece yetecek yiyecek de hazır. Çek çekebildiğin kadar be” (Hemingway, 76) diye umudunu son raddeye kadar sağlam tutmuştur balıkçı. Onu sürükleyen devasa balıkla adeta bir savaşa girmiş, tüm teçhizatını yitirmesine karşın vaz geçmemiştir: “Canavarları sopayla haklayacak yaşımız çoktan geçti. Ama her şeye karşın şu küçücük değnek kalana kadar savaştan kaçmak yok” (Hemingway, 116).
Hayat boyunca ileriye bakmamızı sağlayan, amaçlarımız ve isteklerimizi şekillendiren şey umut duygusudur. İnsanları, diğer canlı türlerinden ayıran bir özelliktir umut ve kişinin sabretme becerisine bağlıdır. Kişi, bir şeyi elde etmekte kararlıysa, defalarca kaybetmeyi göze almalıdır. Bunun yanı sıra, yeteri ölçüde çaba sarf etmesi ve her daim hazır bulunması da gerekmektedir hedefleri olan bir kişinin. Tüm bu duygu, düşünce ve eylemlerin sonucunda ortaya çıkan yargı da, umut olarak tanımlanmaktadır. Bu yargı, Ernest Hemingway’in “Yaşlı Adam ve Deniz” adlı kitabına tema olmuştur.
Umudu büyük olan insan, hayatı göklerde arar…
Kaynakça:
· HEMINGWAY, Ernest.Yaşlı Adam ve Deniz: Roman. İstanbul: Bilgi Yayınevi, Nisan 2011: s. (10, 29, 32, 37, 38, 76, 86, 94, 106, 108, 116)
· GINZBURG, Carlo.Peynir ve Kurtlar: Roman. İstanbul: Metis Yayınları, Ocak 2011: s.(129)
· AKMAN, Yasemin / KORKUT, Fidan. Umut Ölçeği Üzerine Bir Çalışma: Makale. H.Ü. Eğitim Fakültesi Dergisi, 1993, Sayı 9: s. (193)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder