Romanının Özeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Romanının Özeti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Eylül 2013 Pazartesi

Peyami Safa - Biz İnsanlar Romanı Özeti 2014

              Peyami Safa - Biz İnsanlar Romanı Özeti 2014

Konu
Aşık Olan Bir İnsanın Düşünme Kabiliyetini Nasıl Kaybettiği Ve Gerçekleri Görememesi…



Özet
Kurtuluş Savaşı Zamanında Zengin Halktan Bazıları Kendi Çıkarları İçin İşgalci Devletler İle Yankınlaşma İçerisine Girer. Orhan O Dönemde Yatılı Okulda Öğretmenlik Yapmaktadır. Talebelerinden Tahsin, Sınıf Arkadaşı Cemil’in Kaşını Taş Atarak Patlatır. Orhan, Cemil’in Tedavisini Yaptırıp Annesinin Yanına Götürür. Tahsin’in Cemil’e Taş Atmasının Nedeni ‘Eşek Türk’ Diye Hitap Etmesidir.

Orhan Köşkte Cemil’in Ablası Vedıa’yı Görür. İlk Bakışta Bir şey Yok Zanneder Fakat Aşık Olmuştur. Orhan Tahsin Olayından Sonra Okuldan İstifa Eder. Çünkü Orhan’a Göre Cemil’in Bilmeyerek Bütün Türk Halkına Hakaret Ettiğini Düşünür. Artık Orhan’ı Açlık Ve Yoksulluğun Hüküm Sürdüğü Günler Beklemektedir. Kar Fırtınasının Olduğu Bir Akşam Orhan Yatağında Soğuktan Yatamaz.


En Yakın Caddeye Çıkıp Son Parasıyla Sıcak Bir Çay İçmek İster. Gittiğinde Kahvehane Kapalıdır Ve Olduğu Yere Düşer. Kahvecinin Erken Gelmesiyle Hayatı Kurtulur Ve Öğretmenken En İyi Anlaştığı Necati’nin Evine Gider. Necat’ı Orhan’a Bir Arkadaşının Çevirmen Aradığını Söyler. Artık Orhan’ında Parası Vardır. Eski Anılar Canlanır Ve Vedia Tekrar Aklına Gelir. Onu Unutamaz Ama Vedia İle Evlenmek İsteyen Birçok Kişi Vardır.


Bunlardan Subay Olan Ahmet’i Gördüğünde Başına Gelecekleri Anlar Ama Aşkı Daha Üstün Gelir. Ve Olacakları Umursamaz. Tahsin’in Babası Bu Arada Hapishaneden Çıkar. Hapishaneye Girmesinin Nedeni Vedia’nın Annesidir. Vedia Herkese Aşıktır Ve Bu Orhan’ı Korkutur. Vedıa İle Bir An Önce Evlenmek İster. Vedia Buna Yanaşmamaktadır.


Vedia’nın Annesi Köylüler Tarafından Sevilmez Çünkü Evine Fransız Bayrağı Asmıştır. Ahmet Vedia’dan Uzaklaşmak İçin Cepheye Gider Ve Orada Ölür. Orhan Vedia İle Buluşacağı Bir Gün Vedia’nın Hastahanede Olduğunu Öğrenir Ve Koşarak Hastahaneye Gider.Vedia Şuursuzca Yatmaktadır.Orhan Günlerce Hastahanede Onun Yanında Kalır.Çok Halsiz Düşmüştür.Doktorların Tüm Israrlarına Rağmen Dinlenmeyi Kabul Etmez.Vedia Eskisinden İyidir Ama Hala Şuuru Yerine Gelmemiştir.


İçerini Havasından Sıkılan Orhan Dışarıya Çıkmak İçin Ayğa Kalkar Ama Sendeler.Çok Bunalır.Ayağa Kalkmak İçin Tekrar Hareket Eder.Duvarlardan Tutunarak Koridora Çıkar.Ama Gözleri Hiçbir Şey Görmez.Merdivenlerden İnerken Dengesini Kaybeder Ve Düşünmek İstemediğini Ölümü Vedia’nın Aşkından Olur.Vedia Ertesi Sabah İyileşir Ama Ahmet’in Ölümüne Neden Olduğu Gibi Orhan’ı da Bilinmezliklerin İçine Atarak Ölümüne Neden Olur.Ama Vedia Hala Yaşamaktadır.


Ana Fikir
Bir Şeyi Ne Kadar Çok İstersek İsteyelim Sağ Duyumuzu, Mantığımızı Asla Kaybetmemeli, Her Zaman Gerçekler Doğrultusunda Ve Arkadaşlarımızın Önerilerine Kulak Vererek Karar Vermeli, Duygusal Davranmamalıyız.


Şahıslar ve Olaylar

Orhan: Öğretmendir. Farklı Görüşleri Yüzünden Evden Genç Yaşta Ayrılmıştır. Arkadaşları Tarafından Sevilir Ama Biraz Dik Kafalıdır. Yakışıklı Ve Laf Yapmasını Bilen Birisidir. Vedia’yı Sever. Aşırı Duygusal Bir Kişiliğe Sahiptir.


Vedia: Her Gördüğüne Aşık Olan Birisidir. Duygusal Yönden Gelişmemiştir. Civardaki En Güzel Kızdır. Fiziksel Olarak Narin Bir Yapıya Sahiptir. Arkadaşları Tarafından Sevilir. Orhanla Birlikte Birçok Kişiye Aşıktır.

Ahmet: Kendisi Subaydır. Vedia’ya İlk Gördüğünden Beri Aşıktır. Biraz Fazla Duygusal Olduğundan Gerçekleri Göremez. Yakışıklı V Esakin Bir Kişiliğe Sahiptir. Çevresinde Sevilir.

Tahsin: Yatılı Okulun En Sessiz Öğrencisidir. Babası Hapishanede Ve Annesi Ölmüştür. Zekidir Ama Fazla Konuşmaz. Yerli Halk Tarafından Çok Sevilir. Duygusal Açıdan Çok Zararlar Görmüştür Ama Belli Etmez.

Cemil: Vedia’nın Kardeşidir. Batı Kiltiri Altında Yetişmektedir. Kendini Beğenmiş Olduğundan Pek Sevilmez. Burnu Havadadır. Zekidir Ama Arkadaşlarını Hor Gördüğünden Yalnızdır. Tek Dostu Onu Yetiştiren Dadısıdır.

Necati: Öğretmendir. Her Alanda Bilgisi Vardır. Arkadaşları Arasında Sevilir. Orhan’ın En İyi Dostudur. Gerçeklere Göre Karar Verir. Yardım Severdir. Milliyetçi Bir Yapıya Sahiptir.

Vedia’nın Annesi: Batı Hayranıdır. Yerli Halk Tarafından Sevilmez. Çocuklarını Batılı Gibi Yetiştirmek İstemektedir. Kocasını Kaybetmiştir. Her Gece İstila Kuvvetlerine Parti Verir. Zeki Ve Kinci Bir Kişiliğe Sahiptir. Halkı Umursamaz Ve Onları Küçük Görür.


Yazar Hakkında Bilgi
Peyami Safa
1899- 15 Haziran 1961): Yazar. İstanbul’da Doğdu. Meşhur Şair İsmail Safa’nın Oğludur. Düzenli Bir Öğrenim Göremedi. Kendi Kendisini Yetiştirdi. 13 Yaşında Hayata Atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde Çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), Gazetecilik (1918-1961) Yaptı. Hayatını Yazıları İle Kazandı. İstanbul’da Öldü.

Romanları: Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noralya’nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959). Hikâyeleri: Hikâyeler (Halil Açıkgöz Derledi, 1980).

Refik Halid Karay - Bugünün Saraylısı Romanın Özeti

Refik Halid Karay - Bugünün Saraylısı Romanın Özeti

Konu

Kitapta genç ve çok güzel bir kızın babasının işleri nedeniyle dayısına gönderilmesi ve dayısının yanında başına gelenler anlatılıyor.


Özet
Postacının pek seyrek uğradığı evlerden Ata Efendinin evine bir mektup gelir. Mektup dayısının oğlu Yaşar’dan gelmiştir. Mektupta Yaşar’ın işi çıktığından dolayı kızını Düzce’den trenle İstanbul’a gönderdiği yazılıdır ve Ata’dan onu gardan alıp ilgilenmesini istemektedir. Zarfta ona yardımcı olması için bir miktar para da vardır. Evdekileri endişe sarar, acaba kız kaç yaşındadır diye düşünmeye başlarlar.

Yaşar üç kere evlenmişti. Eğer kızı ilk karısındansa 18 yaşında bir kız gelecektir ve bu kızı nasıl rahat ettireceklerini düşünmektedirler, çünkü evleri çok büyük değildir. Ayrıca damatlarından da çekinmektedirler. Damatları, devamlı işyerinde kızlarla takılan biraz serseri birisidir. Ama kız son karısından ise 8 yaşında bir kız geleceğini ve onun daha iyi olacağını düşünürler.

Ata Bey gün geldiğinde kızı almaya gara gider. Fakat tanımadığından garın boşalmasını ve en son kalan kişinin de kız olacağını düşünür. Öyle de olur. Garda kimse kalmadığında ona Ata Dayı diye seslenen genç bir kız sesi duyar. Kız 18 yaşında, uzun boylu, ince bir kızdır. Üzerinde siyah bir palto vardır ve başörtülü bir kızdır. Ama Ata onun çok güzel olduğunu düşünmüştür.

Sarı kaşları, bakır rengini andıran gözleri, uzun kirpikleri ve bembeyaz teni vardır. Garda kısa bir konuşmadan sonra vapur yolunu tutarlar. Ata şimdi eve gidince karısı Üftade’ye ne diyeceğini düşünmektedir. Çünkü onlar evde eğer genç biri gelirse geri göndermeyi kararlaştırmışlardır. Fakat Ata Bey onunla çok kısa bir konuşmadan sonra onun duygusal olduğunu anlamış, adını sorarken bile ağlaması onu çok etkilemiştir. Adı Ayşen’dir ama Yaşar ona hep Ayşe dermiş.

Kızı eve götürür. Üftade çok şaşırır. Kızı Feride ve oğlu Çetin de çok şaşırır. Ama herkes güler yüzlülükle karşılar. Kız banyosunu yapar ve yemeğe gelir. Ata gözlerine inanamaz. Çünkü kız çok güzeldir. İyi ki onu trene koyup göndermedim diye sevinir ama bunu belli edemez. Çünkü Üftade hiç memnun değildir.

Yemekte kız hediyelerden ve babasının ona Alımsızoğulları ticarethanesi vasıtasıyla para göndereceğinden bahseder ve Üftade daha memnun olur. Bu onun memnuniyetsizliğini biraz bastırmaya yetmiştir.

Kız gün geçtikçe İstanbul’a alışmakta, babasının verdiği paralarla iyice süslüleşmiştir. Hayranları artmıştır. Ata’nın sevgisi gittikçe artmaktadır. Birgün plaja giderler. Ata onların denize girme taraftarı değildir. Çünkü damadı Ayşen’i çıplak görecektir. Bundan hoşnut değildir. Fakat mayolarını giyerler ve denize girerler. Ata Üftade ile gazinoda oturur, onları beklerler.

Bu sırada Ata’nın çalıştığı ambarın patronunun oğlu Rüştü onların masasına gelir. Maksadı bellidir. Ayşen’i Ata’nın yanında görmüştür ve tanışmak istemektedir. Biraz konuşurlar, Rüştü kardeşi Serin’i alıp geleceğini söyler. O gittiğinde Ayşen, kızı, damadı masalarına gelirler. Az sonra Rüştü de kız kardeşiyle gelir. Rüştü çok ağır başlı davranmaktadır. Amacı Ayşen’i etkilemektir. Akşam olduğunda onları arabasıyla evlerine götürür.

Sonraki günlerde Rüştü Ata’ya iyice yakınlaşır. Taksim’de, Beyoğlu’nda, Park Otel’de eğlencelere Ata’yı ve ambarda çalışan İsmail Bey, karısı, baldızı, kızı ile eğlenmeye götürür. Ata, baldız Berin’den çok hoşlanır ve durumdan memnundur. Bir gün İsmail, Ata’yı ve ailesini evine davet eder. Ayşen burada Berin’le çok iyi anlaşır. Moda konusunda ondan destek alır. Onun önerdiği terzilere, kuaförlere gider. Ayşen gittikçe değişmeye başlar.

Daha altı yedi ay önce Düzce’den gelen kız büyük yol katetmiştir. Aylar böyle geçer Ayşen’e hayran birçok kişi çıkar. Adı Taksim’de Sarı Kıza çıkar. Onu herkes tanır. Evlenmek isteyen de çoktur. Başta Rüştü , sonra bir elçi Faruk Senayi Bey , Amerikalı bir subay Mister Tomas.

Yaşar bir zaman sonra İstanbul’a uğramış , Ayşen’e bir ev tutmuştur. Ata ve karısı ona dadılık gibi birşey yapmaktadır. Ata’nın damadı Yaşar’ın sayesinde tüccarlığa başlamış ve bir ev almıştır , oraya taşınmıştır. Ata Yaşar’ın kaçakçılıkla uğraştığını öğrenmiştir ve Yaşar devamlı yurt dışına gidip , arada sırada uğramaktadır.

Ata Ayşen’in ayrılmamaktadır. Her yere beraber gidemektedirler. Ayşen’in talipleri Ata’ya çok yakınlık göstermektedirler, çünkü Ata Ayşen’e babasından daha yakındır. Elçi ona bir apartman vereceğini söyler, Tomas onu dünyanın her yerine götüreceğini söyler , Rüştü’nün ise büyük bir mirası alacağı kesindir. Fakat Ayşen’in hiçbirinde gözü yoktur. O süsü ve hava atmayı çok sevmektedir. Bu yüzden üçünü de hep oyalamaktadır. Onlara oyunlar yapmaktadır. Ümitlendirip yüzüstü bırakmaktadır. Ama üçü de pes etmeden peşindedirler.

Birgün Ata ve Ayşen Dolmabahçe Sarayı’nda bir baloya giderler. Balodan çıkarken çıkan karmaşada , Ata paltosunu kaybeder ve başka birinin paltosunu alır. Gazeteye ilan verirler ve sahibi gelir. Sahibi Mısır’da genç bir paşadır. Adı Rüveyha Said’dir. Ayşen’i o da görür ve çarpılır. Artık bir niyetli daha vardır.

Ayşen ilerleyen günlerde Said’e iyice yaklaşır. Onunla evlenmeyi kafasına koyar. Pasoportunu gizlice çıkrtır. Mısır’a gitmeyi planlar. Dayısının bundan haberi olur. Onunla konuşur ve ondan ayrılacağı için çok üzülür. Ama bu olayın Rüştü tarafından duyulmasıyla işler karışır. Rüştü Mısır’a sadece paşanın gideceğini bildiğinden , ona oyun oynandığını düşünür. Ata’ya çok kötü bir dille konuşur ve onu tehdit eder.

Bunun üzerine Ata onunla hiç konuşmayarak işinden ayrılır ve Ayşen’i Mısır’a kendi elleriyle gönderir. Ayşen orada evlenir ve hayatını sosyete içinde geçirir. Dayısıyla arada sırada mektuplaşır. Aradan 17 ay geçtiğinde Rüştü Ata’nın yanına gelir. Ondan mazi için özür diler ve onunla görüşmek istediğini söyler. Ona Ayşen’le mektuplaştığını ve onun paşadan ayırılp İstanbul’a gelmek istediğini yazdığını söyler.

Ata buna çok sevinir. Hazırlıklara başlarlar. Eski odasını hazırlarlar. Fakat bir dönem Ayşen’den haber alamazlar ve endişelenirler. Paşanın durumu farketmesinden korkarlar. Birgün Mısır’dan bir elçinin geldiğini öğrenirler. Ata tek başına Ayşen’i sormaya gider ve Ayşen’in Mısır’da zevk verici ilaçlardan morfine başladığını öğrenirler.

Elçi bunun insana geçmişini hatırlattığını , geçmişe özlem duymaya başlattığını söyler. Bunu duyan Ata resmen yıkılır. Bütün hazırlıklar boşunadır. Hiç kimseye gözükmeden hüzün içinde dosdoğru adımlarla yürür. Bunlar basit ömrünün son adımları olmuştur.

Ana Fikir

Çok fazla para belli bir süre mutluluk getirir fakat her zaman sonu mutlulukla bitmez.


Şahıslar ve Olaylar

Kitapta olaylar en küçük ayrıntısına kadar anlatılmıştır. Çok sürükleyici bir anlatım tarzı vardır. Olaylarda bir abartı yoktur, hepsi mümkün olabilecek olaylardır.
ATA BEY: 52 yaşında, hala dinç olan, ailesiyle mutlu bir şekilde oturan, hayattan pek zevk almayan bir insadır. Bir ambarda sayım memurudur.
ÜFTADE: Ata’nın karısıdır. Para düşkünü bir kadındır. Biraz da cahildir.
AYŞEN: Ata’nın dayısının oğlunun kızıdır. Sarı saçlı, ince yapılı, sarı kaşlı, uzun kirpikli, tavşan gözü gibi kırmızıyı andıran gözleri olan çok güzel bir kızdır. Süse ve hava atmaya çok düşkündür.
FERİDE: Ata’nın kızıdır. Dolgun vücutlu, siyah saçlı, uzun boylu, güzel bir kızdır.
ATIF: Feride’nin kocasıdır. Eğlence ve kadın düşkünüdür.
RÜŞTÜ: Çok zengin bir işadamının oğludur. Atletik vücutlu, kızlara düşkün ve eğlence dünyasında tanınmış bir gençtir.
RÜVEYHA PAŞA: Çok zengin Mısırlı bir paşanın oğludur. Nil Nehri boyunca uzanan toprakların tek sahibidir. Mısır’da sözü geçen biridir. Ayşen’in kocasıdır.



Yazar Hakkında Bilgi
1888 yılında Beylerbeyi’nde doğan Refik Halid, 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu’dan İstanbul’a göçen Karakayış ailesindendir. Galatasray Sultanisi ve Mekte-i Hukuk’da okuyan yazar, meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır. Kısa sürede üne kavuşmuş, Fecri Ati edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur.

Kirpi adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, Ancak 1. Dünya Savaşı’nın son yılı İstanbul’a dönebilmiştir. Dönüşünde Robert Kolej’de öğretmenlik, Sabah Gazetesi başyazarlığı, iki kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan yazar Aydede adlı mizah dergisi de çıkarmıştır.

Bazı siyasal davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Haleb’e yerleşerek Vahdet gazetesini çıkarmış, Hatay’ın Türkiye’ye bağlanmasında yazları ve çalışmaları ile katkıları olmuştur.

1938’de yurda dönen yazar, çeşitli dergi ve gazetedeki yazıları ve 20 kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür.
18.07.1965 tarihinde İstanbul’da ölen yazar; tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı’nın temel temel taşlarından biri olmuştur.

Samet Ağaoğlu - Aşina Yüzler Romanının Özeti Kısa-Türkçe 2014

Samet Ağaoğlu - Aşina Yüzler Romanının Özeti Kısa-Türkçe 2014


KİTABIN ADI
: AŞİNA YÜZLER
KİTABIN YAZARI : SAMET AĞAOĞLU
YAYINEVİ : AĞAOĞLU YAYINEVİ
BASIM YILI : EKİM 1965
KİTABIN KONUSU
Yazar kitabında 1920 ile 1950 yılları arasındaki siyasetçileri eleştirmekle beraber kitapta kendi görüşlerini doğrularını ve yanlışlarını açık bir dille anlatmıştır. Yazar Cumhuriyet yılları Türkiye’sinde insanların hayat anlayışlarını siyasetle birleştirip, anlattığı kişilerin isimlerini vermeden kitabına kahraman olarak geçirmiştir.
KİTABIN ÖZETİ

Yazar romanında Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1920’li yıllardan 1950’li yıllara kadarki insanların “ kim bu bir iki üç adam? İsimleri önemli değil, sadece kudret sahipleri o kadar!” cümlesinde belirtiği gibi bu dönemin insanlarını bir şair bir hikayeci ve bir çok siyaset adamı çatısı altında koca bir imparatorluğun yıkılışından sonra temelleri atılan Cumhuriyet Türkiyesindeki insanların hayat anlayışlarını tasvir etmeye çalışmış. Aklımıza belki koca bir topluluğun bir şair bir hikayeci ve birçok siyaset adamından mı teşekkül olduğu sorusu gelebilir. Burada yazar bu açık kapıyı da “Devrin bütün öteki tanınmışları, büyüklüğü, küçüklüğü bilerek, bilmeyerek onların taklitçileri” diyerek kapatmaya çalışmıştır., , Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet
Yazar romanına başlarken bir şair olarak Nurullah ATAÇ’I aklı ile kalbi durmadan değişen, birinin güzel dediğine ötekini çirkin damgasını yapıştırdığı kuvvetli hislerinin ve engin zekasının çarpışmasından doğmuş çeşitli acıları bazen gerçekten insanların insafsız olduğu kadar kuvvetli keskin ironisi ile örmesini bilen bir adam olarak tasvir etmiştir.
Hikayeci olan Ahmet Hamdi TANPINAR’I da İran minyatürlerinin ağaçlıklarına benzeyen Rıfkı Melül’e benzetmiştir. Tanpınar’ın eserlerini sanat istidadının yarattığı acemi fakat güzel bir ses olarak tanımlamış, incelendikce Türk Dilinin büyük eserlerine ilham kaynağı olabilecek nitelikte görmüştür.
Yazar daha öncede belirttiğimiz gibi bir şair bir hikayeciyi Nurullah ATAÇ ve Ahmet Hamdi TANPINAR’I temsil etmiştir. Birçok politikacıyı da önce yüz ifadelerini, görünüşlerini ve bir o kadar da karekterlerinin romana has bir üslup ile izah ederek politika adına giriştikleri bir çok tecrübe ve deneyleri, bunun yanında yapılan bir çok hataları ilişkilendirmeye çalışmıştır. Yazar, eserinde politika hakkındaki görüşlerine de oldukça sık yer vermiştir. Bu dönem tarihine damgasını vuran birçok siyasetçi ve hatta perde arkasındaki birçok kişinin siyasete gerçekten hakim olan kişilerden ziyade kendilerinin dizginlenemeyen başakalarını hayran bırakma, kendi isimlerinin tarihin sayfasında daima kalıcı olamsı için çalışan insanlar olarak anlatmaya çalışmıştır. Bunu da eserinde bilgi , sanat ve askerliğin daha derin ve yürünmesi güç vadilere benzetmiş, bunlardan daha kolay ve kestirme olan politikayı da şahısların bu emellerini gerçekleştirebilecekleri en süratli vasıtaya benzetmiştir. Yazara göre, politikanın istediği sadece çevikliktir. Burada çeviklikten kastedilen değişen durumlarda en uygun söz ve davranışın söylenebilmesi için gereken çevikliktir. Hatta yazar, politikayı hayatın kıskançlık, dalkavukluk, yüze gülme, arkadan hançerleme, iftira, hıyanet, vefasızlık olguları kazanında kaynamaktan ibaret olarak görmüştür. Yazarın yunan felsefesinide incelediğini bazı noktalarda Sokrat ve Eflatundan da örnekler vererek istenilen ideali ifade etmeye çalışmasından anlıyoruz.
Yazarın eserinde anlattığı siyasetçiler ve gelişen olayların “milli şef” olarak adlandırdığımız Ismet İNÖNÜ ve Demokrat Parti arasında kendi kişilik ve karakterlerini arayan siyaset adamlarının hataları ve yanlışları ile politikaya bir bakış açısı kazandırmıştır.
Bu dönem ve siyasetçilerin özelliklerini de yeni kurulan Cumhuriyet Türkiyesi’nin temellerinin yeni yeni oturması ve insanlarında bu belirsizlikten sıyrılırken sergiledikleri davranışları; siyasetçi, romancı ve şair üçlemesi ile açıklamaya çalışmıştır.
KİTABIN ANA FİKRİ
Hiçbir zaman kendi kötü emellerimiz için bir insanı veya birini etkileyecek bir nesneyi- bir devletin ileri gelen politikacısı olsak bile – kullanmamalıyız. Bu bizim o an yararımıza olabilir fakat, ileride bizden götürebileceklerini de düşünmemiz gerekmektedir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ
Nurullah ATAÇ, Ahmet Hamdi TANPINAR ve ismi açıklanmayan siyasetçiler romanımızın kahramanıdır. Bunların karakter analizini yaparken romansı bir hava içinde, genelde tasvire dayanan, yüz şekillerini, görünüşünü ve fiziki özelliklerini açıklamaya çalışmıştır.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Yazarın Aşina Yüzler adlı eserinde karekterlerin ismini açıklamadan olayları anlatmış olması ve Osmalıca türkçesinden alıntı bir sürü kelimeleri kullanması kitabın akıcılık etkisini azaltır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ
1909’da Karabağ’da doğdu. 1932’de Ankara Hukuk Mektebi’ni bitirdikten sonra doktorasını Fransa’da tamamladı. 1946’da Ticaret Bakanlığı’ndaki görevinden istifa ederek girdiği Demokrat Parti’de hızla yükselerek, partinin önde gelen yöneticilerinden biri oldu. 1950’de Manisa milletvekili olarak Meclis’e giren Ağaoğlu, bu görevini 27 Mayıs 1960 askerî darbesine kadar sürdürdü. Çeşitli bakanlıkların yanısıra, başbakan yardımcılığı da yaptı. Yassıada mahkemeleri tarafından yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi. Ekim 1964’de özel afla salıverilen Samet Ağaoğlu anılarını Aşina Yüzler (1965), Arkadaşım Menderes (1968) ve Marmara’da Bir Ada (1972) adlı kitaplarda topladı. Üniversite yıllarında yazmaya başladığı öyküleri Varlık ve Yücel dergilerinde yayımlandı. Yine bu yıllarda Ahmet Muhip Dranas ve Behçet Kemal Çağlar’la birlikte Hep Gençlik adlı bir dergi çıkardı. Daha sonra öykülerini Strasburg Hatıraları (1945), Zürriyet (1950), Öğretmen Gafur (1953), Büyük Aile (1957), Hücredeki Adam (1964) ve Katırın Ölümü (1965) adlı kitaplarda topladı. Demokrat Parti’nin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri / Bir Soru adlı kitabı hem bir anı, hem de Demokrat Parti üzerine bir tahlil denemesidir. Samet Ağaoğlu 1982’de İstanbul’da öldü. Ölümünden sonra bulunan 14 defter ve yüzlerce sayfadan oluşan günlüğü Cemil Koçak tarafından yayına hazırlandı ve 1992’de İletişim Yayınları tarafından Siyasi Günlük / Demokrat Parti’nin Kuruluşu adıyla yayımlandı.
Yazdığı Eserler : Babamın Arkadaşları, Siyasi Günlük/Demokrat Parti`nin Kuruluşu