Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergah Yayınevi, 1954, İstanbul
Romanın kahramanı Hayri İrdal’ın saatlere ve zamana olan ilgisi çocukluk yıllarında başlamıştır. İçinde bulunduğu toplum, batılaşmanın sosyal hayatın tüm noktalara nüfuz ettiği, kavramların ve terimlerin yeniden anlam bulduğu, toplumsal hafızanın silinip üzerine yeni anlayışların yeni bakış açılarının yazıldığı bir değişim sürecini yaşamaktadır. Hayri İrdal da bu değişim sürecinden nasibini almakta ve gerçek dünya ile hayal dünyası arasında gidip gelmektedir. Olaylar dizisi roman kahramanını bir anda değişim sürecini gerçekleştiren aktörlerden birisi haline getirir. Halit Ayarcı ile tanışması ve Saatleri Ayarlama Enstitüsünde müdür muavini olarak çalışması hayatının dönüm noktasıdır.
Hayri İrdal fakir bir ailenin çocuğudur ve Fatih Rüştiyesinde okur. Saatlere ilgi duyması dayısının kendisine sünnet hediyesi olarak aldığı bir kol saati ile başlar. O kadar değişir ki hayatı saatin hediye edildiği günü doğum günü olarak kabul eder. Birinci Dünya savaşına katılır ve döner. Döndüğünde babası savaşta ölmüştür ve harp sonunda İstanbul’da halkın çaresizlik ve fakirlik içinde olduğunu görür.
Savaştan dönen birçok genç gibi o da iş aramaya başlar. Bu esnada Abdüsselam beyin Emine adlı kızıyla evlenir. Bu evlilik çok anlamsız bir evliliktir. Emine hanım onun için çok uygun bir eş değildir Ancak savaş sonrası işsizlik ve İstanbul’da yaşam şartlarının ağırlaşması onu Abdüsselam beyin yanında kalmaya zorlar ve bu evlilik zorunlu hale gelir. Bu evlilikten Zehra ve Ahmet adında çocukları olur. Abdüsselam bey ölür ve Hayri İrdal oğulları ile miras mücadelesine girişir ancak Hayri İrdal birşey elde edemez. Ancak daha sonra oğulları tarafından Abdüsselam beye ait bir elması çaldığı suçlamasıyla karşı karşıya kalır ve dava edilir.
Mahkeme onun adli tıpta bir psikolog tarafından dinlenmesine karar verir ve burada Doktor Ramiz ile tanışır. Doktor Ramiz Hayri İrdal’ın rahatsızlığı olduğuna ve belirli bir süre tedavi olması gerektiğine karar verir. Hayri İrdal’ın tedavi olduğuna inanan Doktor Ramiz tahliyesine karar verir ancak dostlukları devam eder. Tahliye olduktan sonra Fener Postanesinde memur olarak iş bulur. Eşi Emine bir hastalığa tutulur ve ölür. Doktor Ramiz psikanaliz cemiyeti kurar ve Hayri İrdal’ı da cemiyete müdür olarak alır. Aynı zamanda ispirtizmacılar cemiyetinde de muhasebeci olarak görev yapar. Doktor Ramiz öğrenimini yut dışında yapmıştır ve alanında kendisini ispat etmeye çalışmaktadır. Hayri İrdal da onun ilk hastasıdır. Hayri İrdal’ın durumunu kendisine bir fırsat bilir ve hasta olmadığı halde üzerinden derin psikanalizler yaparak etrafındakilere kendini ispata girişir. Cemiyette, Hayri İrdal’ı kendisinin iyileştirdiği bir hasta olarak tanıtır.
Daha sonra cemiyette Pakize ile tanışır ve ikinci evliliğini yapar. Psikanaliz cemiyetindeyken hayatında çok büyük değişikliler yapacak olan Doktor Ramiz’in okul arkadaşı Halit Ayarcı ile tanışır. Doktor Ramiz Hayri İrdal’dan Halit Ayarcı’ya daha önceden bahsetmiştir. Aralarında bir hiç de samimi olmayan bir dostluğun gelişmesini istemektedir. Hayri İrdal ise bu zengin beyefendiyi etkilemek için saatler konusundaki bilgisini kullanır ve Halit Ayarcı’nın saatini onarır. Halit ayarcı ile İstanbul sokaklarında dolaşırlar anlattığı hikâyelerle onu etkilemeye çalışır. Ancak bu esnada küçük kızı otuz hasta yatağında ölümle mücadele etmektedir.
Hayri İrdal, Doktor Ramiz ve Halit ayarcı ile İstanbul gecelerinde gününü gün eder ve aslında hayat tarzının yaşam seviyesinin uyuşmadığı bu adamlara kendisinde olmayan özelliklerini anlatarak onların gözünde bir yerlere gelmek ister. Halit Ayarcı aslında Hayri İrdal’ın hiç de kendi seviyesinde bir insan olmadığını bilmektedir. Ancak gelecekte ondan bir menfaat beklercesine devamlı dalkavukluk yapmaktadır. Bazen Hayri İrdal bu hayatın kendisine ait olmadığını anlamakta ve içten içe vicdanen rahatsız olmaktadır. Ancak olayların akıp gitmesi ve bu beyfendilerin onu yükseklerde bir yerlerde tutması gerçekleri görmesini engeller.
Hayri İrdal Halit Ayarcı’ya karşı artık kendisini çok yakın hissetmektedir ve aile sorunlarını anlatır. Evde iki baldızı, bir oğlu ve bir kızıyla bohem bir hayat yaşadığından dem vurur. Baldızının hiçbir kabiliyeti olmadığı halde şarkıcı olmak istediğini ancak bunun mümkün olamayacağını ve dolayısıyla evin içinde kendisinin bunalmasından dert yanar. Halit Ayarcı ise hiç de öyle düşünmemektedir. Musikinin sanatsal olarak o zaman için çok önemi yoktur. Önemli olan bu sanatı icra etme cesaretidir. Musiki bilgisi, sesin eğitilmesi gibi şeyler sonradan zaten olacaktır. Gerçektende Halit Ayarcı bir gazino ayarlar ve baldızına sahnede musiki icra etmesi için fırsat verir. Aslında Hayri İrdal’ın düştüğü durum çok kötüdür. Çünkü baldızı hiçte şerefli olmayan bir meslek icra etmektedir. Ancak o bunun farkında olmadan sahnedeki baldızını ‘’icra ettiği sanattan’’ dolayı alkışlamaktadır.
Halit Ayarcı eğitimini Amerika’da yapmış bir iş adamı olarak İstanbul’a geldiğinde zenginliğine zenginlik katmak amacıyla fırsat kollamaktadır. İstanbul, Avrupalılaşmanın ve değişimin yaşandığı sancılı bir dönemin içindedir. Toplum her gün yeni bir şeyle karşılaşmakta ve hayatın içerinse direkt olarak giren ve toplumun tüm fertlerini etkileyen hadiselerin tanımları dahi yapılamadan uygulanmaktadır. Halit Ayarcı için bu durum bulunmaz bir fırsattır. Zamanın toplum için önem arz etmeye başladığı düşüncesinden hareketle günlük hayatta kullanılan saatlerin günün gerçek zamanına göre ayarlanması işine girişerek bir enstitü kurar. Tabi bu enstitüyü devletten aldığı destekle kuracaktır.
Belediye reisi ile anlaşır bir daire kiralar ve içerisini sanki bir devlet dairesi gibi masalar ve daktilolarla donattırır. Belediye reisini modern zamanın gereği olarak, halkın zamana sahip olması, zamanın şuuruna varması ve zamanı kullanması konularında enstitü vasıtasıyla eğitileceğine dair sözler verir. Enstitü aynı zamanda bazı ekipler görevlendirerek İstanbul’un çeşitli yerlerinde şubeler açarak halkın üzerinde taşıdığı ve ya umum yerlerdeki saatleri ayarlama faaliyetini de başlatır. Halit Ayarcı belediye reisini içten içe işlemeye devam eder ve enstitünün ne kadar gerekli ve önemli bir iş yaptığını bahane ederek daha geniş daha lüks bir binaya taşınması gerektiği konusunda ikna eder.
Enstitü büyüdükçe Halit Ayarcı ve Hayri İrdal daha çok akrabasını kadroya alır. Ancak Hayri İrdal’ın kafasında enstitünün hala mantıkla açıklanabilir işler yaptığına dair düşünceler yoktur. Zaman zaman Halit Ayarcı ile enstitünün anlamsız bir müessese olduğu konusunda tartışmalara girer. Halit Ayarcı onu sözüm ona realist olmaya davet ederek susturur. Aslında Hayri İrdal itirazlarını çok fazla derinleştiremez çünkü o da bu müesseseden maaş almakta ve birçok akrabası da onun gibi bu enstitü vasıtasıyla geçimini sürdürmektedir. Gün geçtikçe belediye reisinin enstitünün halka faydalı işler yaptığı konusundaki düşünceleri değişir. Halit Ayarcı yine devreye girer ve Hayri İrdal’ın uydurması olan Şeyh Ahmet Zamani hakkında bir kitap yazması konusunda bütün itirazlarına rağmen Hayri İrdal‘ı ikna eder. Bu esnada gazeteler enstitüye yakın ilgi duyar ve günlerce manşetlerinden enstitü ile ilgili haberler yapar. Halit Ayarcı’nın bir iş adamı olarak bu işin içinde olmasına çok anlam veremez basın ancak bu arada Hayri İrdal’ı yerlere göklere sığdıramaz. Hakkında birçok makale çıkar ve hayali Şeyh Ahmet Zamani Efendi’nin takipçisiymiş gibi göstererek bir filozof kimliği yükler.
Enstitünün yaptığı işin doktrinini anlatan ’Şeyh Ahmet zamani ve Eseri’’ adlı kitabı da tamamlar. Yazdığı kitap 18 dile tercüme edilir. Yurt dışında da bu kitap yankı uyandırır. Hollandalı Van Humbert adında bir bilim adamı sırf onunla tanışmak ve Şeyh Ahmet Zamani’yi tanımak için İstanbul’a gelir. Basın Hayri İrdal’ı artık bir Faust bir Voltaire gibi görmektedir. Bu esnada enstitünün gerçek yüzünü gören gazeteler de vardır. Bu gazetelere göre Halit Ayarcı halkla dalga geçen bir iş adamı, Hayri İrdal ise onun kuklasıdır. Saatleri ayarlama enstitüsünün ünü Avrupa ve Amerika’da da duyulur ve yabancı heyetler enstitüde inceleme yapmak üzere İstanbul’a gelir. Gelen heyet enstitünün yaptığı işin son derece gereksiz bir faaliyet olduğu kanaatine varır ve dolayısıyla kayda değer bir çalışma yapmadan ülkeyi terk eder.
Enstitünün kadrosu artık çok büyümüştür ve eleştirirler gittikçe artmaktadır. Halit Ayarcı da artık enstitüde etkisini kaybetmek üzeredir. Hayri İrdal ile enstitünün yaptığı işle alakalı tartışmalar giderek daha da derinleşir ve aralarında ayrılık rüzgârları esmeye başlar. Nihayetinde hükümet enstitüyü lağıv etmeye karar verir ve tasfiye işlemleri için bir komisyon kurar. Halit Ayarcı ise belirli bir süre ortadan kaybolur ve daha sonra bir trafik kazasında öldüğü haberi gelir. Enstitünün tasfiyesi esnasında Hayri İrdal’ın görevinde bir değişiklik olmayacak ve müdür yardımcılığı görevine devam edecektir ve gerçek ile hayal arasında mutluluğunu sürdürecektir.
Romanın kahramanı Hayri İrdal’ın saatlere ve zamana olan ilgisi çocukluk yıllarında başlamıştır. İçinde bulunduğu toplum, batılaşmanın sosyal hayatın tüm noktalara nüfuz ettiği, kavramların ve terimlerin yeniden anlam bulduğu, toplumsal hafızanın silinip üzerine yeni anlayışların yeni bakış açılarının yazıldığı bir değişim sürecini yaşamaktadır. Hayri İrdal da bu değişim sürecinden nasibini almakta ve gerçek dünya ile hayal dünyası arasında gidip gelmektedir. Olaylar dizisi roman kahramanını bir anda değişim sürecini gerçekleştiren aktörlerden birisi haline getirir. Halit Ayarcı ile tanışması ve Saatleri Ayarlama Enstitüsünde müdür muavini olarak çalışması hayatının dönüm noktasıdır.
Hayri İrdal fakir bir ailenin çocuğudur ve Fatih Rüştiyesinde okur. Saatlere ilgi duyması dayısının kendisine sünnet hediyesi olarak aldığı bir kol saati ile başlar. O kadar değişir ki hayatı saatin hediye edildiği günü doğum günü olarak kabul eder. Birinci Dünya savaşına katılır ve döner. Döndüğünde babası savaşta ölmüştür ve harp sonunda İstanbul’da halkın çaresizlik ve fakirlik içinde olduğunu görür.
Savaştan dönen birçok genç gibi o da iş aramaya başlar. Bu esnada Abdüsselam beyin Emine adlı kızıyla evlenir. Bu evlilik çok anlamsız bir evliliktir. Emine hanım onun için çok uygun bir eş değildir Ancak savaş sonrası işsizlik ve İstanbul’da yaşam şartlarının ağırlaşması onu Abdüsselam beyin yanında kalmaya zorlar ve bu evlilik zorunlu hale gelir. Bu evlilikten Zehra ve Ahmet adında çocukları olur. Abdüsselam bey ölür ve Hayri İrdal oğulları ile miras mücadelesine girişir ancak Hayri İrdal birşey elde edemez. Ancak daha sonra oğulları tarafından Abdüsselam beye ait bir elması çaldığı suçlamasıyla karşı karşıya kalır ve dava edilir.
Mahkeme onun adli tıpta bir psikolog tarafından dinlenmesine karar verir ve burada Doktor Ramiz ile tanışır. Doktor Ramiz Hayri İrdal’ın rahatsızlığı olduğuna ve belirli bir süre tedavi olması gerektiğine karar verir. Hayri İrdal’ın tedavi olduğuna inanan Doktor Ramiz tahliyesine karar verir ancak dostlukları devam eder. Tahliye olduktan sonra Fener Postanesinde memur olarak iş bulur. Eşi Emine bir hastalığa tutulur ve ölür. Doktor Ramiz psikanaliz cemiyeti kurar ve Hayri İrdal’ı da cemiyete müdür olarak alır. Aynı zamanda ispirtizmacılar cemiyetinde de muhasebeci olarak görev yapar. Doktor Ramiz öğrenimini yut dışında yapmıştır ve alanında kendisini ispat etmeye çalışmaktadır. Hayri İrdal da onun ilk hastasıdır. Hayri İrdal’ın durumunu kendisine bir fırsat bilir ve hasta olmadığı halde üzerinden derin psikanalizler yaparak etrafındakilere kendini ispata girişir. Cemiyette, Hayri İrdal’ı kendisinin iyileştirdiği bir hasta olarak tanıtır.
Daha sonra cemiyette Pakize ile tanışır ve ikinci evliliğini yapar. Psikanaliz cemiyetindeyken hayatında çok büyük değişikliler yapacak olan Doktor Ramiz’in okul arkadaşı Halit Ayarcı ile tanışır. Doktor Ramiz Hayri İrdal’dan Halit Ayarcı’ya daha önceden bahsetmiştir. Aralarında bir hiç de samimi olmayan bir dostluğun gelişmesini istemektedir. Hayri İrdal ise bu zengin beyefendiyi etkilemek için saatler konusundaki bilgisini kullanır ve Halit Ayarcı’nın saatini onarır. Halit ayarcı ile İstanbul sokaklarında dolaşırlar anlattığı hikâyelerle onu etkilemeye çalışır. Ancak bu esnada küçük kızı otuz hasta yatağında ölümle mücadele etmektedir.
Hayri İrdal, Doktor Ramiz ve Halit ayarcı ile İstanbul gecelerinde gününü gün eder ve aslında hayat tarzının yaşam seviyesinin uyuşmadığı bu adamlara kendisinde olmayan özelliklerini anlatarak onların gözünde bir yerlere gelmek ister. Halit Ayarcı aslında Hayri İrdal’ın hiç de kendi seviyesinde bir insan olmadığını bilmektedir. Ancak gelecekte ondan bir menfaat beklercesine devamlı dalkavukluk yapmaktadır. Bazen Hayri İrdal bu hayatın kendisine ait olmadığını anlamakta ve içten içe vicdanen rahatsız olmaktadır. Ancak olayların akıp gitmesi ve bu beyfendilerin onu yükseklerde bir yerlerde tutması gerçekleri görmesini engeller.
Hayri İrdal Halit Ayarcı’ya karşı artık kendisini çok yakın hissetmektedir ve aile sorunlarını anlatır. Evde iki baldızı, bir oğlu ve bir kızıyla bohem bir hayat yaşadığından dem vurur. Baldızının hiçbir kabiliyeti olmadığı halde şarkıcı olmak istediğini ancak bunun mümkün olamayacağını ve dolayısıyla evin içinde kendisinin bunalmasından dert yanar. Halit Ayarcı ise hiç de öyle düşünmemektedir. Musikinin sanatsal olarak o zaman için çok önemi yoktur. Önemli olan bu sanatı icra etme cesaretidir. Musiki bilgisi, sesin eğitilmesi gibi şeyler sonradan zaten olacaktır. Gerçektende Halit Ayarcı bir gazino ayarlar ve baldızına sahnede musiki icra etmesi için fırsat verir. Aslında Hayri İrdal’ın düştüğü durum çok kötüdür. Çünkü baldızı hiçte şerefli olmayan bir meslek icra etmektedir. Ancak o bunun farkında olmadan sahnedeki baldızını ‘’icra ettiği sanattan’’ dolayı alkışlamaktadır.
Halit Ayarcı eğitimini Amerika’da yapmış bir iş adamı olarak İstanbul’a geldiğinde zenginliğine zenginlik katmak amacıyla fırsat kollamaktadır. İstanbul, Avrupalılaşmanın ve değişimin yaşandığı sancılı bir dönemin içindedir. Toplum her gün yeni bir şeyle karşılaşmakta ve hayatın içerinse direkt olarak giren ve toplumun tüm fertlerini etkileyen hadiselerin tanımları dahi yapılamadan uygulanmaktadır. Halit Ayarcı için bu durum bulunmaz bir fırsattır. Zamanın toplum için önem arz etmeye başladığı düşüncesinden hareketle günlük hayatta kullanılan saatlerin günün gerçek zamanına göre ayarlanması işine girişerek bir enstitü kurar. Tabi bu enstitüyü devletten aldığı destekle kuracaktır.
Belediye reisi ile anlaşır bir daire kiralar ve içerisini sanki bir devlet dairesi gibi masalar ve daktilolarla donattırır. Belediye reisini modern zamanın gereği olarak, halkın zamana sahip olması, zamanın şuuruna varması ve zamanı kullanması konularında enstitü vasıtasıyla eğitileceğine dair sözler verir. Enstitü aynı zamanda bazı ekipler görevlendirerek İstanbul’un çeşitli yerlerinde şubeler açarak halkın üzerinde taşıdığı ve ya umum yerlerdeki saatleri ayarlama faaliyetini de başlatır. Halit Ayarcı belediye reisini içten içe işlemeye devam eder ve enstitünün ne kadar gerekli ve önemli bir iş yaptığını bahane ederek daha geniş daha lüks bir binaya taşınması gerektiği konusunda ikna eder.
Enstitü büyüdükçe Halit Ayarcı ve Hayri İrdal daha çok akrabasını kadroya alır. Ancak Hayri İrdal’ın kafasında enstitünün hala mantıkla açıklanabilir işler yaptığına dair düşünceler yoktur. Zaman zaman Halit Ayarcı ile enstitünün anlamsız bir müessese olduğu konusunda tartışmalara girer. Halit Ayarcı onu sözüm ona realist olmaya davet ederek susturur. Aslında Hayri İrdal itirazlarını çok fazla derinleştiremez çünkü o da bu müesseseden maaş almakta ve birçok akrabası da onun gibi bu enstitü vasıtasıyla geçimini sürdürmektedir. Gün geçtikçe belediye reisinin enstitünün halka faydalı işler yaptığı konusundaki düşünceleri değişir. Halit Ayarcı yine devreye girer ve Hayri İrdal’ın uydurması olan Şeyh Ahmet Zamani hakkında bir kitap yazması konusunda bütün itirazlarına rağmen Hayri İrdal‘ı ikna eder. Bu esnada gazeteler enstitüye yakın ilgi duyar ve günlerce manşetlerinden enstitü ile ilgili haberler yapar. Halit Ayarcı’nın bir iş adamı olarak bu işin içinde olmasına çok anlam veremez basın ancak bu arada Hayri İrdal’ı yerlere göklere sığdıramaz. Hakkında birçok makale çıkar ve hayali Şeyh Ahmet Zamani Efendi’nin takipçisiymiş gibi göstererek bir filozof kimliği yükler.
Enstitünün yaptığı işin doktrinini anlatan ’Şeyh Ahmet zamani ve Eseri’’ adlı kitabı da tamamlar. Yazdığı kitap 18 dile tercüme edilir. Yurt dışında da bu kitap yankı uyandırır. Hollandalı Van Humbert adında bir bilim adamı sırf onunla tanışmak ve Şeyh Ahmet Zamani’yi tanımak için İstanbul’a gelir. Basın Hayri İrdal’ı artık bir Faust bir Voltaire gibi görmektedir. Bu esnada enstitünün gerçek yüzünü gören gazeteler de vardır. Bu gazetelere göre Halit Ayarcı halkla dalga geçen bir iş adamı, Hayri İrdal ise onun kuklasıdır. Saatleri ayarlama enstitüsünün ünü Avrupa ve Amerika’da da duyulur ve yabancı heyetler enstitüde inceleme yapmak üzere İstanbul’a gelir. Gelen heyet enstitünün yaptığı işin son derece gereksiz bir faaliyet olduğu kanaatine varır ve dolayısıyla kayda değer bir çalışma yapmadan ülkeyi terk eder.
Enstitünün kadrosu artık çok büyümüştür ve eleştirirler gittikçe artmaktadır. Halit Ayarcı da artık enstitüde etkisini kaybetmek üzeredir. Hayri İrdal ile enstitünün yaptığı işle alakalı tartışmalar giderek daha da derinleşir ve aralarında ayrılık rüzgârları esmeye başlar. Nihayetinde hükümet enstitüyü lağıv etmeye karar verir ve tasfiye işlemleri için bir komisyon kurar. Halit Ayarcı ise belirli bir süre ortadan kaybolur ve daha sonra bir trafik kazasında öldüğü haberi gelir. Enstitünün tasfiyesi esnasında Hayri İrdal’ın görevinde bir değişiklik olmayacak ve müdür yardımcılığı görevine devam edecektir ve gerçek ile hayal arasında mutluluğunu sürdürecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder