· Orijinal Adı: Kırmızı Pazartesi
· Yazar: Gabriel García Márquez
· Yayınevi: Can Sanat Yayınları
· Baskı Yeri, Baskı Tarihi: Galatasaray/İstanbul, Şubat 2007
· Baskı Sayısı: 19. Basım
Gabriel García Márquez’in ölümsüz romanı “Kırmızı Pazartesi”, işleneceği herkes tarafından bilinen bir cinayeti konu almaktadır. Kitapta bahsi edilen ana karakter Santiago Nasar, suçsuz olmasına rağmen bir cinayetine kurban gitmiştir. Márquez romanını, cinayetin yaşandığı dönemde küçük bir çocuk olan ve daha sonraları cinayeti inceleyip insanlarla röportaj yapan birinin ağzıyla anlatmaktadır. Olay örgüsüne bakılacak olunursa, Santiago Nasar’ın suçsuz olduğu açıktır. Başka çaresi kalmayan Angela Vicario, namus cinayetine kurban olarak Santiago’yu seçmiştir. Angela’nın ikiz erkek kardeşleri “Pedro Vicario” ve “Pablo Vicario” tarafından öldürülen Santiago, son ana kadar her şeyden habersizdir. Onun aksine, cinayetin işleneceğini duymayan kalmamıştır. Mani olmaya çalışanlar bile, cinayetin gerçekleştirileceğine pek inanmamıştırlar. Santiago Nasar’ın ağır bıçak darbeleri ile meydanda, herkesin önünde öldürülmesi üzerine; olaya tanık olan insanların ifadeleri alınmış, ikiz kardeşler tutuklanmıştır. Bu romanında Gabriel García Márquez, namus ve töre cinayeti temasını işlemiştir.
“Ataerkil toplumlarda; erkeğin, kendisinin ve ailesinin onurunu koruması beklenirken, kadından beklenen saflığını (bekâretini) korumasıdır. Bu nedenle kadının namus ve şerefi, erkekler tarafından manipüle edilir ve denetlenir.”
(Kardam, 2000)
Günümüz ülkelerinin çoğunda, namus sebebiyle cinayetler işlenmektedir. Önceleri daha yaygın olan bu tür cinayetler, yavaş yavaş azalmaya başlamıştır. Adaleti sağlamakla görevli insanların, bu tür namus vakaları ile uğraşmaları gereksiz sayılıp, hemen suçlunun hayatına son verilmesi halk tarafından doğru bir davranış olarak karşılanmaktadır. Gabriel García Márquez’in de kitabına konu olan namus cinayeti, bir ailenin kızına yapılan saldırı sonucu yaşanmıştır. Kız kardeşlerinin “öcünü almak” isteyen iki erkek, herhangi bir delil elde etmeden, Santiago Nasar’ı suçlu bulup hayatına son vermişlerdir. Türkiye de dâhil olmak üzere Dünya’nın farklı bölgelerinde rastladığımız benzer olaylar, ailesindeki kız üyeye saldırıda bulunulan erkek kardeşler veya ailedeki diğer aktif erkekler tarafından gerçekleştirilmektedir.
“Ancak cinayeti engelleyebilecekken yapmayanların çoğu,
namus sorunlarının ancak faciada rol almış kişilerin erişebildiği
kutsal alanlar olduğu bahanesiyle kendilerini avutmuşlardı.”
(Kırmızı Pazartesi, s.96)
Bir erkeğin, bakire bir kadının namusuna dokunması, halk tarafından yanlış karşılanmaktadır. Buradan yola çıkarak da herkes, namus cinayetinin haklı bir yaklaşım olduğu kanısı arkasına sığınmaktadır. Kırmızı Pazartesi romanında Santiago Nasar dışında herkes, bir cinayet işleneceğini ve cinayeti kimin işleyeceğini bilmektedir. Öyleyse cinayete engel olma gibi bir şansları olduğu kesindir. Fakat romanda da görülmektedir ki kimse yardım etmeye yeltenmemiş, hatta ikiz kardeşlerin yaptığı şeyin doğruluğunu kabul etmişlerdir. Pedro Vicario’nun şu sözleri de, toplumun onları desteklediğini kanıtlamaktadır: “Onu bilinçli olarak öldürdük, ama biz masumuz. Tanrı katında da, insanların gözünde de. Bu bir namus sorunuydu.” (Kırmızı Pazartesi, s.51) Gerçek hayatta da birçok örneğini gördüğümüz bu durum, toplumun genel düşüncesinin, töre cinayetlerini nasıl etkilediğini açıklamaktadır.
“Onu öldürecekleri gün, annesi oğlunu
beyazlar giymiş görünce günlerini şaşırdığını sanmıştı.”
(Kırmızı Pazartesi, s.13)
Töre cinayetleri, halkın nefretini dışarı kusması olarak da adlandırılabilir. Namusuna geçilen kızın ailesinden önde gelen erkek üyeler, suçluyu bulup cezalandırmakla görevlendirildiklerini zannetmektedirler. Böyle bir anlayışın olduğu ortamda oluşabilecek en büyük sorun ise, suçlu olarak görülen kişinin yanlış seçilmesidir. Bu seçimi etkileyecek birçok faktör vardır. Bunlardan biri, Márquez’in de kitabında bahsettiği gibi, kızın neden olduğu şaşırtmacalardır. Kitapta bekâretinin gitmesi üzerine, bu duruma sebep olan kişiyi Santiago Nasar olarak gösteren Angela Vicario, kardeşlerinin yanlış kişiyi öldürmesini sağlamıştır. Kitapta beyaz kıyafetler giydiği söylenen Santiago Nasar’ın, bu ifadeyle suçsuz olduğu belirtilmek istenmiştir. Kırmızı Pazartesi adlı romandan da yola çıkarak, namus meselesi olarak adlandırılmakta olan cinayetler, olayla hiçbir ilgisi olmayan insanların hayatına mal olabilmektedir.
“Avukat, cinayetin namus uğruna meşru müdafaa olduğu tezini savunmuş,
bu da mahkeme heyeti tarafından kabul edilmişti;
davanın sonunda da ikizler bu suçu aynı nedenlerle
bin kez de olsa yeniden işleyeceklerini beyan etmişlerdi.”
(Kırmızı Pazartesi, s.50)
Namusunu temize çıkartmak için işlenmiş cinayetlerin en kötü özelliklerinden bir de, olayın tamamen mantıklı nedenlerden dolayı gerçekleştirildiğinin savunulması ve cinayetin haklı bulunmasıdır. Halk etkisinin büyük oranda görüldüğü bu tür davalarda, cinayete kurban edilen kişinin tamamen hatalı olduğu kabul edilip, katilin veya katillerin haklı olduğu savunulması en çok yapılan hatalardan biridir. Kırmızı Pazartesi romanında gerçekleştirilen cinayet, bu gibi durumlara çok iyi bir örnek olarak gösterilebilir.
Namus kavramından ortaya çıkan anlaşmazlıkların ve cinayetlerin temelinde toplumun etkisi büyüktür. Kendilerini oldukça haklı gören kız ailesi, adaleti sağlamak için karşı tarafta suçlu buldukları bir erkek bireyin hayatına son vermektedirler. Bu durumu da namus meselesi olarak açıklayıp, tekrarlamaktan vazgeçmeyeceklerini belirtmektedirler. Toplumun da göz yumduğu bu olaylar sonucunda, masum insanlar hayatını kaybetmektedir. Gabriel García Márquez de “Kırmızı Pazartesi” adlı romanında namus cinayeti temasını işlemiş, okuyuculara böyle bir cinayeti farklı insanların bakış açısından anlatmıştır.
Kaynakça
· KARDAM, Filiz. Namus Gerekçesiyle Öldürme Ya Da Kendi Canına Kıyma: Kadın Cinselliği Üzerinde Baskıların Benzer Koşullarda Farklı Sonuçları Mı? Kadınlar Dünyası Dergisi, 2000: s. 2 <http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/namus_ger_oldurme.pdf>
· Gabriel García Márquez. Kırmızı Pazartesi: Roman İstanbul: Can Sanat Yayınları, Şubat 2007: s. 13, 50, 51, 96
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder