16 Eylül 2010 Perşembe

SİMYADAN KİMYAYA..

Modern kimyanın 200 yıl kadar önce doğduğu söylenebilir. Ama onu oluşturan, doğmasını sağlayan bilgi ve deneyim birikimi yaklaşık 5000 yıllıktır. Özellikle 20. yüzyılda kimya alanında çok büyük gelişmeler oldu. Ne var ki kimya bir zamanlar, hem de çok uzak olmayan bir geçmişte, büyünün ve batıl inanışların egemenliğinde olan bir uğraştı. Bu uğraşa simya denilirdi. Kimya, tarihsel olarak simyadan evrilerek ortaya çıkmıştır. Her ne kadar simyacılar hakkında genel görüş onların sözde bilimadamı, hatta kaçık yada şarlatan oldukları yönünde ise de kimyanın doğuşuna kadar geçen binlerce yıl boyunca maddelerin özellikleriyle ve birbirleriyle olan etkileşimleriyle ilgilenenler hep simyacılar olmuştur.
Tıpkı günümüz kimyacıları gibi simyacılar da zamanlarının büyük bir bölümünü laboratuvarlarında geçirirdi. Ama onlar, kimyacılar gibi maddeler arasındaki ilişkilerin nasıl olduğunu, değişimlerin neden ortaya çıktığını anlamaya çalışmazdı. Birçok simyacının temel amacı sıradan metallerden altın elde etmekti. Her simyacının hayallerini süsleyen maddelerin başında da felsefe taşı olarak bilinen büyülü bir taşı elde etmek gelirdi. Bu taşın, taşıdığı güç sayesinde sıradan metallerin bakır, kalay, demir ya da kurşun gibi altına dönüşeceğine inanılırdı. Bunun için sıra dışı  deneyler yapmaktan çekinmezlerdi. Örneğin Hamburglu simyacı Henrig Brand bu amaçla 1669' da aslan idrarıyla yüzlerce deney yapmıştı. Ona göre bu soylu hayvanın idarında altın bulunmaktaydı. Aylar süren uğraşısının sonunda kuşkusuz altın elde edemedi ama parlayan yeni bir madde buldu. Ona ışık taşıyan anlamına gelen yunanca 'fosfor' adını verdi.
Bazı simyagerler gerçekten kaçık ya da şarlatan olsa da, çoğu entellektüel akademisyenler ve önemli bilim adamlardır. Mesela, Isaac Newton ve Robert Boyle'un simyacı olduğu bilinmektedir.
Bunun yanında bazı simyacılarda yaşamlarını her türlü hastalığı iyileştirdiğine, sonsuz gençlik ve ölümsüzlük verdiğine inanılan  yaşam suyunu(ab-ı hayat)aramaya adamışlar ve zamanlarının büyük çoğunluğunu mucize ilaçlar, zehirler ve iksirler hazırlamaya harcamışlardır.
Ayrıca simyayla uğraşanların doğaya ve onu oluşturan maddelere bakışları çok farklıydı. Evrenin dört elementten oluştuğuna inanırlardı. Bunlar hava, toprak, ateş ve suydu. Onlara göre yeryüzündeki bütün maddeler bu elementlerin değişik oranlardaki karışımından oluşmuştu. Bu elementlerin taşıdığı bazı temel özellikler de vardı:soğukluk, kuruluk, sıcaklık ve ıslaklık. Tüm elementler bu dört özellikten ikisini taşırdı.Ateş sıcak ve kuru; toprak kuru ve soğuk; hava sıcak ve ıslak; su ise ıslak ve kuruydu.
Elbette simyacıların felsefe taşını ya da yaşam suyunu elde etmek için denediği hiç bir yöntem sonuç vermedi. Ama simyacılar yüzyıllar boyunca büyük saygınlık gördüler ve destek aldılar. Saygınlık ve desteğin nedeni ne hedefleri ne de yazınlarına hakim olan mistik ve felsefi görüşlerdi. Saygınlıklık görmelerinin temel nedeni zamanlarının kimya endüstrisine yaptıkları katkılardı. Binlerce yıl boyunca bunca simyacının umarsız çabası sıraında insanlığın yararına birçok madde bulundu, çeşitli aletler geliştirildi ve yöntemler ortaya çıktı. Bunlar arasında barutun keşfi, madenlerin test ve rafine edilmesi, metaller üzerindeki çalışmalar, mürekkep, kozmatik, boya üretimi, deri boyanması, seramik ve cam üretimi, likör ve esans üretimi sayılabilir. Ve bu çılgın adamlar sayesinde modern kimyanın temelleri yavaş yavaş atıldı. Ve her ne kadar kaçık olarak görülseler de pek çok bilim insanı doğayı ve insanı bilimsel olarak ele almadan önce bir süre simyayla uğraştı...

Kaynak: wikipedia Alchemy maddesi; Fullmetal Alchemist; Dharma Ansiklopedisi; Bilim ve Teknik Dergisi Yıldız Takımı Eki; alchemy:Francis Bacon's, The making of Gold..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder