Dünyayı Değiştiren Kitaplar, Robert B.Downs (Çeviren Erol GÜNGÖR), Ötüken, 2007-İstanbul
Dünyayı etkileyen 16 kitap.
İki bölümden oluşan eserinde yazar, İnsanın Dünyası isimli birinci bölümde on, İlim Dünyası isimli ikinci bölümde altı olmak üzere toplam on altı kitabı, yazarları ile birlikte mercek altına alarak incelemiş ve kitapların toplumlar üzerindeki etkisini açıklamaya çalışmıştır.
(1) İNSANIN DÜNYASI
(a) HÜKÜMDAR-Niccolo MACHİAVELLİ (MAKYEVEL)
Makyevel, “gayenin vasıtayı meşru kılacağı” felsefesini kabul etmiş, onyedinci yüzyılda, şeytanla aynı adla, “Old Nick” lakabıyla anılan birisidir.Bu kötü şöhreti 1513 yılında yazdığı fakat ancak ölümünden sonra basılan “Hükümdar” isimli esere dayanır.
Makyevel Hükümdar’da esas olarak şu fikri vurgulamıştır; Devletin menfaatleri uğruna her şey mübahtır ve devlet hayatı ile özel hayatın ahlak ölçüleri birbirinden farklıdır. Buna göre bir devlet adamının özel müzakerelerde tamamen ayıp, hatta suç sayılacak hile ve şiddet yollarına başvurması normaldir.
“Hükümdar”, hükümdarlara iktidarı nasıl kazanacaklarını ve nasıl elde tutacaklarını öğreten bir rehberdir. Makyevel eserinde bunun nasıl olacağını açıklamaya çalışmıştır.
(b) SAĞDUYU- Thomas PAİNE
Thomas PAİNE’nin hayatı, başarısızlıklarla geçmiş, ancak otuz yedi yaşında geldiği Amerika’da yazdığı “Sağduyu” isimli küçük kitabıyla kitleler tarafından tanınmıştır.
Sağduyu ilk olarak 10 Ocak 1776’da kırk yedi sayfalık bir risale olarak yayınlanmıştır. Bu küçük kitap Amerikan kolonileri halkına, kendi bağımsızlıkları uğrunda –hiçbir tavize ve tereddüde yer vermeden- savaşmaları için açık bir çağrıdır. PAİNE’in Amerikan halkına mesajı, insan haklarını samimiyetle destekleyen, hür ve bağımsız Amerika devletlerinin kurulması olmuştur.
(c) MİLLETLERİN ZENGİNLİĞİ-Adam SMITH
Adam SMİTH üniversiteden hocası Francis HUTCHESON’un tesirinde kalmış ve O’nun “En çok kişiye en çok saadet” sözünü, idare felsefesinin devamlı prensibi haline getirmiştir. “Milletlerin Zenginliği” ni 1759’da yazan SMİTH kitabın basılması için 1776 yılına kadar beklemek zorunda kalmıştır.
“Milletlerin Zenginliği” iki ciltlik ansiklopedik genişliğe sahip bir eserdir. Bu özelliği ona sırf bir iktisat eseri olmaktan daha fazla bir değer kazandırmaktadır. Esere iş bölümünün tartışması ile başlayan Smith, paranın doğuşu ve kullanılışı, ücretler, stok kârları, toprak kirası, gümüşün değeri, üretici ve üretici olmayan emek gibi sahalara giriyor. Kitabın meşhur bölümlerinden birisi de sömürgeler üzerinedir. Bazı otoriteler bu bölümün sömürge siyaseti konusunda yazılmış en iyi parça olduğunu iddia etmektedir.
(ç) NÜFUS OLAYI ÜZERİNE BİR DENEME-Thomas MALTHUS
Adam SMITH ve Thomas PAİNE’in çağdaşı olan Thomas MALTHUS orijinal adı “Cemiyetin Müstakbel Gelişmesine Tesiri bakımından Nüfus Olayı Üzerinde bir İnceleme ve Mr. Godvin, Mr. Condorcet ve Diğer Yazarların Spekülasyonları Üzerine Düşünceler” olan eserini nüfüs artış problemlerini incelemek üzere kaleme almıştır.
MALTHUS, kitabının başlangıcında iki faraziyeyi ortaya koymaktadır. Birincisi, insanın varlığı için gıda şarttır; ikincisi, karşı cinslerin birbirlerini arzulamasından vazgeçilemez ve bu arzu bundan sonra da hemen hemen aynı kalacaktır. Bu faraziyelere dayanan başka birtakım verileri de ortaya koyan MALTHUS, şöyle bir sonuca varıyor: Nüfus kontrolunun bulunmadığı, tabiat üzerine sınırlamaların konmadığı her yerde nüfus, her nesilde bir kat daha artar.Bununla birlikte gıda üretiminin aynı hızda artacağını söylemek pek olası değildir. Bu düşünce tarzının tabii ve mantıki bir neticesi de nüfus artışı üzerinde devamlı kontroller yapma gerekliliğidir.
(d) SİVİL İTAATSİZLİK-Henry David THOREAU
Henry David THOREAU iyi bir tabiat gözlemcisi, bir inziva ve kır aşığı, İngiliz nesrinin bir ustası olarak bilinir. THOREAU’nun “En iyi hükümet hiç hükümet etmeyendir” sözleriyle başlayan “Sivil İtaatsizlik” isimli denemesi ilk yayınlandığında pek az dikkat çekmiş ve pek az kişi tarafından okunmuştur. Ancak, sonraki yüzyıl içinde binlerce kişi onu okumuş ve milyonlarca kişinin hayatı etkilenmiştir.
Vatandaşların adaletsiz kanunlara karşı alması gereken tavır THOREAU tarafından tartışılmıştır. THOREAU’ya göre eğer hükümet vatandaşları, başkasına haksızlık yapmaya alet ediyorsa, o zaman kanunu çiğnemek gerekir. Değişikliklere ve reformlara karşı çıkmak, kendini tenkit edenlere kötü muamele yapmak hükümetin tabiatında vardır. Öyleyse sivil itaatsizliğin bir metodu da vergi vermemektir. Ne kadar çok sayıda kişi bu şekilde hükümeti tasvip etmediklerini belirtirlerse hükümetin reform yapma isteği okadar artacaktır.
(e) TOM AMCA’NIN KULÜBESİ-Harriet Beecher STOWE
“Tom Amcanın Kulübesi”nin lehinde ve aleyhinde bulunanların ortaklaşa kabul ettikleri tek bir nokta vardır: İstisnasız hepsi de, bu kitabı kendi çağı üzerindeki ve Amerika’nın İç savaşının hazırlanışındaki derin tesirini kabul etmektedirler.
Eser, modern yayıncılık tarihindeki bütün diğer satış rekorlarını aşmıştır. Roman, tiyatro, şiir ve müzik şeklinde milyonların malı olmuş ve bütün dünyaya yayılmıştır. Bayan STOWE, yazdığı romanın yıllardır süren kölelik tartışmasına barışçı bir çözüm getireceğini ümid etmiş ve buna inanmıştır. Bazı yazarların ifadesine göre “İçinde yazılmış olduğu atmosferden çıkarılırsa, Tom Amcanın Kulübesi bir çağın ve bir milletin büyük bir tasviri olarak kalacaktır”.
(f) SERMAYE-Karl MARX
Babası zengin bir avukat olan Karl MARX, 1818’de Almanya’nın Rhein bölgesinde doğmuştur. Yahudi soyundan gelmesine karşın, Yahudi aleyhtarı bir dünya görüşüne sahip olmuştur.
Kapital adlı eserinde MARX, kapitalist sisteme karşı iddialarını ortaya atmış ve kendi tahminine göre niçin bu sistemin en sonunda kaçınılmaz biçimde yıkılacağını ve ortadan kaybolacağını göstermeye çalışmış ve emeğin teorisini ortaya atmıştır. MARX’a göre ufak kapitalistler büyükler tarafından yutulurken orta sınıf da ortadan kalkar ve geriye bir avuç kapitalist ve işçi sınıfı kalır. İşte o zaman geldiğinde sınıf mücadelesi proleteryanın (işçi sınıfı) zaferiyle sonuçlanacaktır.
(g) TARİHİN AKIŞI ÜZERİNE DENİZ GÜCÜNÜN ETKİSİ-Alfred T. MAHAN
Modern deniz kuvvetleri üzerinde Amiral Alfred T. MAHAN kadar etkili kimsenin olmadığı birçokları tarafından kabul edilen bir gerçektir. MAHAN, dünya hakimiyeti kurmada, bütün tarih boyunca hâkim rolü, deniz gücünün oynadığını ortaya koymuştur. Sahili bulunmayan devletler, gücü ne olursa olsun, gerilemeye ve yıkılmaya mahkumdurlar. Çünkü kara, MAHAN’a göre baştanbaşa engel demektir, deniz ise açılık ve kolaylık zeminidir.
MAHAN eserinde, deniz gücünü etkileyen üç tabii şartı, yani coğrafi mevki, fiziki olgunluk ve arazi genişliğini gözden geçirdikten sonra, ülke halkı ve hükümeti üzerinde duruyor. MAHAN’ın bütün kitap boyunca vurguladığı temel tezi şudur: Deniz gücü ile kara gücü arasındaki mücadelede bir memleketin denizden kuşatılması ona karşı yenilmez bir kara ordusu çıkarmaktan daima daha etkili olmuştur.
(h) TARİHİN COĞRAFİ MİHVERİ-Sir Halford J. MACKINDER
MACKINDER, 25 Ocak 1904’te Londra’da, Tarihin Coğrafi Mihveri isimli meşhur tezini okumuştur. MACKINDER’a göre deniz gücünün hakim olduğu çağ kapanmıştır. Buna göre yeni dönemin tabii kuvvet merkezi, dünyanın en büyük kara kitlesi, Avrupa ve Asya kıtalarının muazzam toprak sahası “dünya politikasının mihver bölgesi”dir.
MACKINDER’in kitabında sözünü ettiği iddialarını çok bilinen şu formül ile özetlemek mümkündür: Doğu Avrupa’ya hakim olan Merkez Bölgeye hakim olur: Merkez Bölgeye hakim olan Dünya adasına hakim olur: Dünya Adasına hakim olan Dünyaya hakim olur.
(ı) KAVGAM-Adolf HİTLER
HİTLER Kavgam’ı Landsbnerg’deki Bavyera hapishanesinde mahkum olarak bulunduğu sırada yazmıştır. Münih ayaklanmasında ölen onaltı Nazi’ye ithaf edilen kitabın orijinal adı “Yalanlara, Budalalıklara ve Korkaklıklara Karşı Dört Buçuk Yıllık Mücadele” dir.
Kavgam’ın hep tekrarlanıp duran ana teması ırk, ırk saflığı, ırk üstünlüğüdür. Ancak HİTLER kitabın hiçbir yerinde ırkı tarif etmemiştir.Ari ırkın, yani Alman ırkının diğer ırklara doğuştan üstün olduğuna fanatik bir şekilde inanan HİTLER, bu hakim ırkın diğer ırkları kendi menfaatleri için istila etmesi, sömürmesi, ortadan kaldırması, veya mal-mülkten mahrum etmesinin bir görev olduğunu ileri sürmektedir.
HİTLER’in kitabında, Alman ırkı için düşlediği çok geniş emelleri bulunmaktadır. Bu emellerini gerçekleştirebilmek için üç metod kullanmayı uygun görmüştür: Propaganda, diplomasi ve kuvvet.
HİTLER, demokrasinin yerine lider ilkesini koyuyordu. Kitlelerin üzerinde lider olacak, kitle onun her emrine kayıtsız şartsız itaat edecekti. Herkesin üstünde ise her türlü başarı ve başarısızlığın sorumluluğunu üstlenen bir Führer vardı.
(2) İLİM DÜNYASI
(a) GÖK KÜRELERİNİN DÖNÜŞLERİ ÜZERİNE ( De Revolutionibus Orbium Colestium)-Nicolous COPERNİCUS ( KOPERNİK)
Kopernik bu eserini kilisenin “dünyanın döndüğü masalına” şiddetle karşı çıktığı bir dönemde yazmıştır. Dönemin özelliğinden dolayı kitabı basan Osiander, Kopernik’in ifade ettiği radikal fikirlerden çekinmişti. Bu çekincesinden dolayı Yazardan yetki almadan, kendi ismini de koymadan, Kopernik’in önsözünü çıkardı. Bunun yerine kendisi bir önsöz yazdı ve kitabın sadece astronomları ilgilendiren birtakım faraziyeler ihtiva ettiğini söyledi; dünyanın hareket etmesinin mutlaka doğru ve muhtemel olması gerekmediğini; kısaca kitabın ciddiye alınmaması gerektiğini ifade etti. Bu sahte önsöz sayesinde Kilise kitabın önemini fark edememiş ve 16’ncı yüzyıla kadar yasaklamamıştır.
Kopernik eserini akıllıca bir düşünce ile papa Üçüncü Paul’e ithaf etmişti. Eser ithaf yazısı ve Osiander’in sahte giriş yazısından sonra altı ana bölüme ayrılıyordu. Birinci bölümde Kopernik’in evren hakkındaki görüşleri, ikinci bölümde gök cisimlerinin matematik yoluyla yapılan ölçümleri yer almaktaydı. Diğer dört bölümde ise ayın ve gezegenlerin hareketleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.
(b) TABİAT FELSEFESİNİN MATEMATİK İLKELERİ (Principia Mathematica)-Sir Isaac NEWTON
Newton çok büyük matematikçilerin bulunduğu bir çağda adeta bir matematik sihirbazı idi.1642 yılının noelinde doğan Newton, üniversiteyi Cambridge ünifersitesinde okudu ve burada hayatına büyük oranda yön veren matematik profesörü Isaac Barrow ile tanıştı.
Newton şaheseri “Principia” yı on sekiz ay gibi kısa bir sürede tamamladı. Principia 1687’de tanesi on veya oniki şilin olan küçük bir kitap halinde baskıdan çıktı. Kitap bütün olarak cisimlerin hareketlerinin matematik yoluyla açıklanmasına, özellikle güneş sistemine evrensel çekim kanununun ve dinamiğin uygulanmasına ayrılmıştır.
Principia evrendeki olayların nasıl olduğunu anlatıyor, bunların niçin olduklarına dair hiçbir açıklama teşebbüsüne girmiyordu. Newton’un inancına göre ilmin fonksiyonu bilgi toplamaktı ve bilgimiz ne kadar artarsa sebep hakkında daha fazla anlayış kazanırdık; insan, tabiatın hakiki ve kesin ilmi kanunlarını hiçbir zaman keşfedemese de.
(c) DE MOTU CORDİS (Hayvanlarda Kalbin ve Kanın Hareketleri Üzerinde Anatomik Uygulama)-William HARVEY)
1578 yılında İngiltere’de doğan William HARVEY kan dolaşımı ve kalbin fonksiyonları konusunda düzenli, sistemli ve ilmi prensiplerin keşfedilmesi ve formüle edilmesi konusunda ilk bilim adamı olarak bilinir.
Uzun yıllar süren eğitim ve meslek hayatından sonra HARVEY, 1628’de, tıp tarihinin o zamana kadarki en önemli eseri olarak kabul edilen yetmiş iki sayfalık eserini Latince olarak çıkardı.
Kitap, bir giriş ve on yedi kısa bölümden oluşmaktadır. Kitabında HARVEY, kalbin hareketi ve kanın vücuttaki daire biçiminde dolaşımını açık, bağlantılı bir şekilde izah etmektedir.
(ç) TÜRLERİN KÖKENİ-Charles DARWIN
DARWIN eğitim ve meslek hayatı süresince edindiği tecrübeler ve bilgiler sonunda kutsal kitapta yazan “Yaradılış” ifadelerine inanmadı. Bunun sonucu olarak evrim ve türlerin değişmeleri üzerinde notlar tutmaya, vakalar toplamaya, kısacası “Türlerin Kökeni” adlı kitabının hazırlıklarını yapmaya başladı.
Türlerin Kökeni önce ehli hayvan ve bitkilerde insanların kontrolu neticesinde meydana gelmiş değişmeleri anlatıyor.Suni elenme yoluyla meydana gelen değişmeler, tabiattaki değişmeler veya tabii elenme ile karşılaştırılıyor. Çıkan netice şudur: nerede hayat varsa orada daima değişme vardır. Birbirinin tam aynı iki canlı bile yoktur.
(d) RÜYALARIN YORUMU-Sigmund FREUD
1881’de Viyana Üniversitesini bitirerek tıp doktoru olan FREUD, gezici bir bursla ozamanlar meşhur bir bilim adamı olan Fransız patalog ve nöroloğu Jean Charcot’un yanına çalışmıştır. FREUD hiç şüphesiz modern psikiyatrinin kurucusudur.
Kendisine göre en beğendiği kitabı olan ve 1900’de yayınlanan “Rüyaların yorumu” onun hemen bütün temel gözlemlerini ve fikirlerini ihtiva etmektedir. FREUD bir insandaki zihin faaliyetinin üç seviyede cereyan ettiğini söyler. Bu seviyeler İd, Ego ve Süperogo’dur. Bunların en önemlisi İd’dir. FREUD’a göre, İd’in sahası bizim şahsiyetimizin karanlık, ulaşılamayan kısmıdır; onun hakkında ancak rüyaları ve nörötik arazların teşekkülünü incelemek suretiyle birazcık bilgi edinmiş bulunuruz.
(e) ÖZEL VE GENEL İZAFİYET TEORİLERİ-Albert EINSTEIN
Albert EINSTEIN kendi hayatı sırasında destan kahramanı derecesinde şöhret kazanmayı başaran nadir şahsiyetlerden biridir. EINSTEIN’ın evren konusundaki teorilerini tam manasıyla anlayacak bütün dünyada çok fazla insan olmasa da, bu durum binlerce insanı teşvik ve tahrik etmiş, onların bu büyük matematik sihirbazının söylediklerini anlamaya çalışmalarına yol açmıştır.
EINSTEIN’ın ilme katkıları sayısız olmakla birlikte onun asıl şöhreti izafiyet teorisi konusundadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder