Afganistan’da ülkenin kuzeyine doğru yapılan bir gezinti
Afganistan, Orta Asya ile Güneydoğu Asya’nın önemli stratejik geçiş noktasında bulunur ve coğrafi şekiller açısından üç ayrı fiziki görünüm arz eder. Bu fiziki özelliklerden en önemlisi, ülkenin orta ve kuzey kesimlerini kuşatan sıradağlardır. Bu sıradağların en önde geleni ise Himalayalar’ın uzantısı olan ve ülkeyi batıdan doğuya ikiye bölerek kuzey ile güney arasında adeta bir set gibi duran 7.697 metre yüksekliğindeki Hindikuş dağları, güneyde Safid Kuh ve Süleyman dağı, kuzeyde ise Bendi Türkistan dağıdır.
Bu dağları ülkenin güneyindeki Hayber Geçidi ikiye böler. Stratejik önemi olan bu geçit, Afganistan’ı Pakistan’a, eski Sovyet topraklarını (Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan) Umman Denizi, Pakistan ve Hindistan’a ulaştıran karayollarının geçtiği bir merkez konumundadır.
Afganistan’ın fiziki olarak ikinci önemli yapısı ovalardır. Yerleşim birimleri Kabil, Herirud, Andarab ve Hirmand nehirlerinin arasındaki bu vadilerde yoğunlaşmıştır. Ülkenin kuzeyindeki sulak araziler, tarım ve çiftçiliğin gelişmesinde ve bununla birlikte bölgenin kalkınmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Üçüncü fiziki özellik ise kuzeydekinin tam tersine ülkenin güneyine hâkim olan çorak topraklar ve çöldür.
Coğrafik olarak yukarıda bahsedilen özelliklere sahip olan Afganistan tarihsel olarak da değişik süreçler yaşar ve ilk kez Dost Muhammed döneminde ülkede birlik yeniden sağlanır. Dost Muhammed her biri birer aile devleti olan devletçikleri toplar ve üniter Afganistan’ı kurarak ulusal birliği sağlar. Ancak oluşan yeni ulusal bütünlüğün hemen yanı başında tehditler de belirmeye başlar.
Aynı dönemlerde Hindistan’a iyice yerleşen İngilizlerin kuzeyden gelebilecek Rus tehlikesine karşı Afganistan topraklarını tampon olarak kullanmak istemesi, İngiliz-Afgan savaşlarının başlamasına yol açar. Bu şekilde İngilizlerin Afganistan’a saldırmasıyla başlayan savaşın sonucunda Dost Muhammed her ne kadar büyük bir direnç göstermişse de etrafını kuşatan İngilizlere karşı daha fazla direnemez ve iktidardan uzaklaşır.
1839 yılında başlayan İngiliz-Afgan savaşının neticesinde İngilizler Dost Muhammed’den boşalan koltuğa eski Afgan kralı Şah Şuca’yı getirirler. Yalnız İngilizlerin Afganistan üzerindeki emelleri Rus tehlikesinden dolayı son bulmaz ve Afganistan’ın işgali sürekli olarak gündeme gelir.
Afganistan’ı işgal ederek sürekli olarak Rus tehdidiyle karşı karşıya kalan İngilizler, Rus saldırılarına karşı Afganistan’ı ve kendi birliklerini korumak ve olası saldırıları önlemek maksadıyla çareler ararlar.
İngilizler işe Afganistan coğrafyasını keşfetmek ve Rus ordusunun muhtemel yaklaşma istikametlerini tespit etmekle başlarlar. Bölgenin keşfi için 80 kişilik bir keşif birliği oluştururlar. Bu birliği çoğunluğunu muhafız askerler oluştururken aralarında asıl keşif görevini icra edecek unsurlar da vardır. Doğal olarak arazi keşfini istihkâmcılar yüklenir ve bu iş ile Teğmen Sturt görevlendirilir. Keşif faaliyeti tamamen onun sorumluluğundadır. O zamanlarda çok da güvenli sayılamayacak Afganistan’da yakın emniyetlerini almak için de kuvvetli bir muhafız birliği ile takviye edilirler. Bu keşif birliğinin asıl görevi Hindukuş dağlarının üzerinde bulunan ve muhtemel Rus işgali esnasında Rus ordusunun kullanabileceği geçiş yerlerini ve istikametlerini tespit etmektir.
Teğmen Sturt’un Hindukuş dağlarında ve kuzeyinde keşif faaliyeti için görevlendirilmesini haber alan arkadaşı Yüzbaşı Rollo BURSLEM, arkadaşına eşlik etmek ve sırf macera ve seyahat heyecanı yaşamak maksadıyla o zamanlar Kabil’de bulunan birliğinden izin ister ve gönüllü olarak çok farklı bir maksatla da olsa keşif birliğine katılır.
Yüzbaşı Rollo BURSLEM, gidilen ve görülen her yeri bir seyyah gözüyle veya daha çok doğasever bir şairin ya da yazarın üslubuyla değerlendirir. Yüzbaşı Rollo BURSLEM, araziyi bir asker gibi değerlendirmek yerine ikramiyeden çıkmış bir tatil gibi olaya bakarak tabiatın ve bakir Afganistan coğrafyasının tadını çıkamaya çalışır. Askeri açıdan değerlendirmeyi de zaten bu iş için görevlendirilen Teğmen Sturt’a bırakır. Yüzbaşı Rollo BURSLEM, çıktığı bu gezi boyunca sürekli not tutar ve bu notlarını 1846 yılında derleyerek kitap haline getirir. Yüzbaşı Rollo BURSLEM, bu kitabı o tarihten sonra gezi notları şeklinde okuyucularıyla buluşturur.
1840 yılının haziran ayı ortalarında Kabil’den kuzeye doğru başlayan ve tekrar Kabil’de aynı yılın eylül ayı başlarında biten, Teğmen Sturt için kritik bir keşif görevi, Yüzbaşı Rollo BURSLEM için ise gezinti niteliğinde olan seyahat boyunca Yüzbaşı Rollo BURSLEM;
Bu gezinin Afganistan’a giden bir askerin hayatından önemli kesintilerle dolu ve daha önce çok az Avrupalının gezdiği yerlerden biri olan Afganistan bölgesindeki ilk gezilerden biri olduğunu,
1840 yılının yazında Afganistan siyasi hayatında fırtınaların koptuğunu ve Afganistan’da kamu düzeninin tam olarak sağlanamadığını,
İngilizler tarafından iktidardan indirilerek yerine eski Afgan kralı Şah Şuca’nın getirildiği Dost Muhammedin hala kaçak olarak yaşadığı ve İngilizlere teslim olmayı reddettiğini,
Bozuk emniyet ve asayişe rağmen 80 kişilik bir İngiliz birliğinin ülkenin başkentinden kuzeye doğru çok da büyük bir sıkıntı yaşamadan seyahat edebildiğini,
Hindukuş dağlarında bulunan ve eşine az rastlanan doğal güzelliklerin yanında İsviçre Alplerinin çok da fazla bir anlam teşkil etmediğini,
Seyahat esnasında yağmacı Afgan köylülerinin hırsızlık gayretlerini boşa çıkarmak için aldıkları güvenlik tedbirlerini ve Afganlıların medeniyetten uzak tutum ve davranışlarını,
Başka ülkelerdeki kölelik anlayışının Afganistan’dakinden farklı ve Afganistan’daki kölelerin birer sadık ve güvenilir dost olduğunu,
Özellikle Özbeklerin yaygın olarak evlerini ve köylerini hırsızlardan ve haydutlardan korumak için köylerinin etrafına kaleyi andıran kare şeklinde büyük duvarlar inşa ettiklerini,
Özbek ve Özbek savaşçıların heybetli aynı zamanda geleneksel kıyafetin üzerine silahlarını kuşanmış diğer Asyalıların aksine uysal, sevecen ve insancıl olduğunu,
Şah Suca’ın Gurka alaylarının düşmanlarına karşı amansızca savaştıklarını ve her birinin birer kahraman olduğunu,
Afganistan coğrafyasından Hindistan’a ilerleyecek hem Rusya için hem de Avrupa’ya doğru ilerlemek isteyecek Hindistan için bu coğrafyanın kolay kolay geçit vermeyeceğini ve geçiş maliyetinin yüksek olacağını,
Afganistan’da yaşayan halkların tamamına yakınının medeniyetten uzak ve yağma kültürüne sahip olduğunu,
Cengiz Han ordusunun 700 kişiden fazla insanı bir mağarada nasıl ölüme terk ettiğinin acı hikâyesini yerel halktan ürkerek dinlediğini,
Gezilen tüm bölgelerde yaşayan topluluklardan en misafirperver ve medeni olanların çoğunluğunu Özbeklerin teşkil ettiğini,
Dost Muhammed’in Afganistan’da kurduğu milli birliğin İngiliz işgaliyle tekrar bozulduğunu ve aşiret devletlerin tekrardan oluşmaya başladığını,
Yerel liderlerin okumamış olmalarına rağmen bilge ve çok tecrübeli olduklarını,
Uğrak yerlerinden biri olan Koollum şehrinin sahibi ve yöneticisi Mir Vali tarafınsan ilk önce düşman olarak ilan edildiklerini ancak sergiledikleri cesaretleri sayesinde Emir Valinin kendilerini dost kabul ederek affettiğini,
Seyahat esnasında paraya ihtiyaç duydukları ve sırf İngiliz namıyla rahatlıkla borç para ve yardım bulabildiklerini,
Huzareh kabilesinin diğer bütün kabileler tarafından işkence ve şiddete maruz bırakıldığını ve bu kabilenin bölgedeki en zayıf ve savunmasız kabile olduğunu,
Afganistan’da bulunan gedik ve geçitlerin birbirine çok benzer ve aşılması zor engeller olduğunu,
Afganistan’da bulunan İngiliz birliklerinin istihbarat açısından sıkıntı çekmediğini ve iyi istihbaratları sayesinde ülkede meydana gelebilecek olumsuz hadiselere karşı önceden tedbir alabildiklerini,
Afganistan’daki İngiliz mevcudiyetine karşı yavaş yavaş ülke genelinde beraberliklerin oluştuğunu ve bunun sonuncunda bütün Özbek beylerinin ve diğer kabilelerinin katılımıyla İngilizlere karşı bir direniş hareketinin başladığını ancak bu hareketin başlangıç itibariyle İngilizler tarafından bastırıldığını,
Direnç gösteren Afgan aşiretlerine karşı İngiliz (Avrupalı) subay ve askerlerin üstün cesaret ve kahramanlık gösterdiklerini,
Aşiretlerin savaşta hayatını kaybeden İngiliz askerlerinin mezarlarına bile tahammül etmediklerini ve bu nedenle İngilizler tarafından gömülen askerlerin aşiretler tarafından tekrar yeryüzüne çıkarıldığını,
İngilizlerin aşiretlere karşı yerel bazda görülen başarısızlıklarının İngiliz askerleri arasında bulunan Müslüman askerlerin Afgan aşiretlerine karşı dini hassasiyetlerinden dolayı savaşmak istemediklerinden kaynaklandığını,
Seyahatten çok hoşlandığını ve keşif esnasında tespit edilen askeri hususların yazacağı bu kitabın çok ötesinde olduğunu yani bu kitapta askeri özelliği olan çok da fazla bir şeyden de bahsetmeyeceğini, coğrafi ve askeri bir gezintinin sonuçları olarak edebiyat dünyasına not düşer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder