28 Nisan 2012 Cumartesi

İstiklal Mahkemesi Hatıraları, Kılıç Ali

İstiklal Mahkemesi Hatıraları, Kılıç Ali, Yenigün Haber Ajansı ve Matbaacılık A.Ş, 1997, İstanbul
İstiklal Mahkemeleri’nin yapmış olduğu inceleme ve davalar ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yapılması tasarlanan suikastın irdelenmesi.

Kılıç Ali (1888-1971) adıyla bilinen Ali Kılıç, 1888-1971 yılları arasında yaşamıştır. Balkan Savaşı’nda,  Çanakkale muharebelerinde ve Teşkilat-ı Mahsusa’ da  görev yapmıştır. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa’ ya dahil olarak O’ nun vermiş olduğu emirler doğrultusunda çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1920 yılında Birinci TBMM’ ne Antep milletvekili olarak seçilmiştir. Bu görevde iken Ankara’ da teşkil edilen İstiklal Mahkemesi’ nde görev yapmıştır. Bu görevde iken yapmış oldukları tetkik ve mahkemeleri “ İstiklal Mahkemesi Hatıraları ” olarak kaleme almıştır. 
Birinci Dünya Savaşı’nın ağır şartları sonucunda  millette, kendi kaderine hakim olma düşüncesi ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu düşüncelerin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün önderliğinde  Millet Meclisi kurulmuştur. Savaş sonrası oluşan kritik ve bunalımlı günlerde
Meclis’in ve yeni teşkil edilen ordunun yıpratılmasına engel olmak ve ortaya çıkması muhtemel haince teşebbüs ve suikastlara karşı gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu maksatla belirtilen amaçlara hizmet edecek  yeni mahkemelerin kurulması gerekmekteydi.  Aslında halihazırda mahkemeler mevcuttu ancak adalet sistemi içerisinde yuvalanmış olan,  inkılap karşıtı zihniyete sahip ve yetersiz kişiler yüzünden hükümler adilane verilmiyordu. Bu şartlar altında Milli Mücadele ve hareketin desteklenmesi için, Meclis’in kendi üyeleri arasından teşkil edilecek mahkemelerin kurulması kararlaştırıldı ve İstiklal Mahkemeleri olarak adlandırılan mahkemeler kuruldu.  Bu mahkemelerin yetkileri, 29 Nisan 1920 tarihli Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile daha da genişletildi.
    Birinci İstiklal Mahkemesi Ankara’ da teşkil edilmiştir.  Mahkeme üyeleri olarak Cebelibereket mebusu İhsan (Eryavuz), Elaziz Mebusu Hüseyin, Kütahya mebusu Cevdet Beyler ve Kılıç Ali görevlendirilmiş, bu mahkeme diğer mahkemelerin lağvına rağmen uzun süre görevini yürütmüştür.
Takrir-i Sükun Kanunu ile birlikte Ankara’da ve Şark’ta olmak üzere ikinci kez İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Ankara’da kurulan İstiklal Mahkemesi üyeliklerine Afyon mebusu Ali (Çetinkaya), Eski Maarif vekili Reşit Galip, Rize mebusu Ali ve  Denizli mebusu Necip Ali (Küçükkaya) Beyler ile Kılıç Ali getirilmiştir.
    İstiklal Mahkemeleri, milletin hayat ve hürriyetini yıkmak, ideallerini sarsmak, maddi ve manevi kuvvetlerini sarsmak niyetinde olan hainler için amansız bir mahkeme idi. Mahkemelerde davalar halkın gözü önünde icra edilir ve kararlar kılı kırk yarar hassasiyetle iyi tetkik edilerek süratle verilirdi. Kararlar, tamamen bağımsız olarak, kimsenin etkisinde kalmadan ve hiçbir yerden emir almadan alınırdı. Bu sebeblerden dolayı mahkemelere karşı tam bir güven tesis edilmiştir.
İstiklal Mahkemeleri nasıl çalışırdı?
    Olayların ilk tahkikatı hükümet tarafından yapılır, daha sonra dosya haline getirilerek İstiklal mahkemesine gönderilirdi.  Mahkeme tarafından dosya kontrol edilerek eksikleri varsa tamamlanır ve mahkemeye geçilirdi. Mahkemeler açık olarak yapılır, isteyen herkes mahkemeyi izleyebilirdi. Verilen hükümler zaman geçirmeksizin süratle yerine getirilirdi.
    Ankara İstiklal Mahkemesi  tarafından görülen dava, tetkik ve incelemeler mahkeme üyesi Kılıç Ali  tarafından “ İstiklal Mahkemesi Hatıraları “ olarak kitap haline getirilmiştir. Burada Birinci ve İkinci Ankara İstiklal Mahkemesinde görülen dava ve tetkiklerden bazıları anlatılacaktır.
Sakarya Muharebeleri’nin devam ettiği günlerde ordunun geri bölgelerinde Çiçekdağı’ nda Dişikilitli denilen bir eşkıya ortaya çıkmıştır. Bu tehlikenin önlenmesi için bir süvari birliği cepheden çekilir ve eşkıya, adamları ile birlikte yakalanır. Kayseri İstiklal Mahkemesine sevki için muhafız taburundan Yzb. Kemal Bey’ in emir ve komutasındaki müfrezeye görev verilir. Müfreze Ankara’ dan hareket ettikten bir gece sonra bir köyde mola verir. Müfrezenin gafletinden istifade eden çete firar eder.
Çetenin kaçmasında kusuru bulunan Yzb.Kemal Bey’ in yargılanması sonucunda, Yzb. Kemal Bey askerlikten çıkarılır ve 15 yıl hapse mahkum edilir.( Yzb. Kemal Bey, mahkeme üyelerinden  Kılıç Ali’nin süt kardeşidir. )
Birinci İstiklal Mahkemesi heyeti Sakarya savaşı esnasında savaştan kaçanları muhakeme etmek üzere Keskin’de bulunmaktadır. O günlerde, askeri hastanede yatanların bakımsızlıktan ve gıdasızlıktan şikayetleri mahkeme heyetine intikal eder. Yapılan inceleme sonucunda depoların ihtiyaç duyulan malzeme ve gıda maddeleri ile dolu olduğu tespit edilir. Konu ile ilgili olan Başhekim’in derhal muhakemesi yapılarak gerekli cezaya çarptırılır.
İstiklal Mahkemeleri, yaptığı mahkeme ve incelemelerde her zaman tarafsızlığını korumuş, hatır ve gönül ilişkilerini dikkate almamış ve gerektiğinde mahkeme üyelerinin yakın arkadaş ve çevrelerini yargılamaktan çekinmemiştir. (Mahkeme heyetinin arkadaşlarından olan Maraş mebusu Tahsin Bey,  Adana Valisi Hilmi Bey çeşitli suçlardan dolayı yargılanarak gereken cezaya çarptırılmışlardır. )
Üzerinde önemle durulması gereken bir diğer nokta da mahkemelerin verdiği kararların uygulanmasında gösterilen titizliktir. Bu konuda asla kimsenin müdahalesine izin verilmemiştir.
Birinci İstiklal mahkemesi sırasında Ankara yakınlarındaki Mali köyünde Hintli bir İngiliz casusu  yakalanır. Derhal mahkemesi yapılır ve idama mahkum edilir. Ancak, İsmet Paşa tarafından Gazi ile yapılacak görüşme sonucuna kadar infazın ertelenmesini Ankara Polis Müdürü Dilaver Bey’ e iletir. Gazi’ ye infazın ertelenmesi düşüncesi iletildiğinde, Gazi tarafından İsmet Paşa’ ya gereken cevap verilir ve mahkemenin vermiş olduğu hüküm geciktirilmeksizin yerine getirilir.
İzmir’de Atatürk’e Karşı Hazırlanan Suikast Teşebbüsünün İçyüzü ve Suikastçıların Muhakemesi
    Birinci Dünya Savaşından sonra ülkeden kaçan İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk memleketi kurtardıktan sonra tekrar nüfuzlarını artırmak ve iktidarı tekrar ele geçirmek için çalışmalara başlarlar. Bu maksatla Milli Kantariye gibi isimlerle Kara Kemal’ in kurmuş olduğu  iktisatçı teşkilat gizli olarak faaliyette bulunmaya başlar.
    Bir ara Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile de görüşme fırsatı bulan Kara Kemal, Gazi’nin  “Milli teşkilata dahil olunuz.” tavsiyesini uygun bulmaz. Kendi aralarında yaptıkları toplantıda da Kara Kemal’ in arkadaşları bu tavsiyeye itiraz eder ve   İttihat ve Terakki Partisi’nin canlandırılması için faaliyete geçilmesini isterler. Toplantıda bulunan eski topçu subayı Bulgurlu Mescitli Hamdi Bey bu fikirlere itiraz eder. Hamdi Bey daha sonra ki günlerde Kara Kemal’i ziyaret ettiğinde Maarif Nazırı Şükrü Bey ile karşılaşır. Şükrü Bey, Hamdi Bey’ i tanımadığından ve düşüncelerini bilmeden  Ankara hükümeti hakkında çok ağır eleştirilerde bulunur. Bunun üzerine Hamdi Bey oradan ayrılır ancak binadan çıktıktan sonra,  beş on adım ileride İzmir Valisi Rahmi Bey’ le karşılaşır.
Olayların akışı incelendiğinde Hamdi Bey’ in karşılaştığı bu kişilerin Gazi’ ye suikast hadisesi ile ilgilerinin olduğu ortaya çıkmıştır.
Kör İhsan Bey’ in tespiti
    Kör İhsan Bey, Kara Kemal’in arkadaşıdır. Bir gün Kara Kemal’ i ziyarete gittiğinde odacı Kara Kemal’in misafiri olduğundan Kara Kemal’in yanına girmesine izin vermez. Odadaki ziyaretçiler, Ziya Hurşit ve Hafız Mehmet Beyler’ dir.
İttihat ve Terakki’ nin Canlandırılması Teşebbüsleri ve Terakkiperverler
    Eski Maliye Bakanı Cavit Bey’in evinde toplantılar yapılmakta ve İttihat ve Terakki namına yeni bir program oluşturulmaktadır. Bu programda ki maddeler Terakkiperver Fırka’nın programı ile uyuşmaktadır. Program, bizzat Şükrü Bey tarafından kaleme alınmıştır.
Siyasi Teşekkül Hazırlıklarından Suikast Teşebbüsüne
    Kara Kemal, yaptığı çalışmalar neticesinde birinci mecliste ikinci grubu oluşturmuş, ikinci mecliste Terakkiperverlere katılmalarını sağlayıp hepsini birden ittihatçıların sinesine çekmiştir. Müteakiben Terakkiperver Fırka nizamnamesi hazırlanarak  Fırka, Rauf Bey, Şükrü Bey, Ali Fuat Paşa tarafından kurulmuştur.
    17 Haziran 1926 : Mahkeme heyeti günlük faaliyetlerini tamamlayıp evlerine döndüklerinde Kılıç Ali’ ye annesi, İsmet Paşa’ nın kendilerini aradığını bildirir. Acele olarak mahkeme heyeti, İsmet Paşa’nın yanında toplanır. İsmet Paşa Gazi’ye suikast girişimini bildiren telgrafı heyete uzatır. Suikast sanıklarından Ziya Hurşit bombalarıyla birlikte yakalanmış ve suçunu itiraf etmiştir. Mahkeme heyeti, derhal olayı tetkik etmek için İzmir’ e hareket  hazırlıklarına başlar.
    Mahkeme heyeti, suikast girişiminin Terakkiperver fırkayla da ilgisi olabileceği değerlendirerek fırkanın tüm üyelerinin tutuklanmasına ve evlerinin aratılmasına karar verir.
    İzmir‘e varıldığında suikast sanıklarının derhal ifadelerinin alınmasına başlanır.  Yapılan inceleme de suikast planının Kara Kemal ve Şükrü Bey tarafından hazırlanmış olduğu anlaşılır.
    Suikast girişiminin İzmir’ de duyulmasından sonra halk galeyana gelerek Gazi’ nin bulunduğu otelin önünde toplanmıştır. Gazi, burada halkı teskin etmek maksadıyla tarihe geçen şu sözü söyler.
    “ Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. ”
     Mahkeme heyetinin Terakkiperver fırka ve bu fırkaya mensup olanlar ile ilgili verdiği kararlar uygulanmıştır. Ancak Başbakan İsmet Paşa, Fırka Reisi Kazım Karabekir Paşa’nın serbest bırakılması için Polis Müdürü’ne emir verir. Bunun üzerine mahkeme heyeti tarafından durum  Gazi’ ye aktarılır ve sorunun çözülmesi maksadıyla İsmet Paşa, İzmir’e davet edilir. İsmet Paşa tarafından mahkemenin çalışmaları, suikast girişimi yerinde incelenir ve zanlıların ifadeleri dinlenir. İsmet Paşa durumun ciddiyetini kavrayarak mahkeme heyetine özür mahiyetinde bir yazı yazması ile durum tatlıya bağlanır.
    Suikast hazırlıkları şöyle gelişmiştir.:
    İstanbul’ da Cavit Bey’ in evinde ve reisliğinde, Kara Kemal’ in yazıhanesinde Şükrü, Ziya Hurşit gibi kişilerle yapılan toplantılarda suikast fikrinin ilk tohumları atılmıştır. Daha sonra sırasıyla bu gruba Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Trabzonlu Mehmet ve yeğeni Vehab katılır.
    Gizli komite namına suikastı fiilen icra edecek olanlar İzmit mebusu Miralay Arif Bey’in evinde,  sevk ve idaresinde defalarca suikast planını gözden geçirirler.
    Suikastın en başta Ankara’ da yapılması kararlaştırılır. Bu maksatla Ziya Hurşit, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf Ankara’ ya gelirler. Ankara’ da bulundukları esnada Ziya Hurşit, Miralay Arif Bey ve Şükrü Bey sık sık gizli görüşmeler yaparlar.
    Suikastın ilk olarak Meclis’ te gerçekleştirilmesi planlanır. Bu maksatla Gürcü Yusuf ve Laz İsmail tarafından Meclis içerisinde yer tespiti yapılır. Ancak, yaptıkları incelemelerde burada suikastı gerçekleştiremeyeceklerini anlarlar. Meclis yerine  Gazi’ nin Ankara kulubüne geliş yolunda pusu kurmayı düşünürler. Mevsim koşulları itibariyle her tarafın karla kaplı olması sebebiyle pusu atma imkanının olmadığını anlayarak bu fikirden de vazgeçerler.
    İzmit mebusu Miralay Arif Bey’in evinde yapılan planlama ve görüşmeler esnasında Şükrü Bey’ de bulunmaktadır. Şükrü Bey, çok alkol kullanan fakat çabuk sarhoş olan bir kişidir.  Böyle bir sarhoşluk esnasında Şükrü Bey, aldığı alkolün de tesiriyle suikast hazırlıkları ile ilgili bazı  imalarda bulunur. Ortamda bulunan Sabit Bey durumdan şüphelenir. Durum derhal Sabit Bey tarafından Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa’ ya iletilir. Rauf  Bey suikast hazırlığını Ziya Hurşit’ in ağabeyi Rasim Bey’ e haber verir ve böylelikle ilk suikast girişimi önlenmiş olur.
    Ankara’daki suikast hazırlığının başarısız olması üzerine Gazi’ nin Bursa seyahati yapacağı söylentileri yayılmaya başlar. Derhal planlara başlanır ancak  Bursa seyahatinden önce İzmir seyahati ortaya çıkar.
    Laz İsmail, Ziya Hurşit ve Gürcü Yusuf suikastı gerçekleştirmek üzere İzmir’ e gelirler. Burada onları Sarı Efe Edip karşılar. Onları  Çopur Hilmi ve Giritli Şevki ile tanıştırır. Suikastın yapılacağı yer kararlaştırılır.
    Gazi’ nin 17 Haziran 1926 günü İzmir’ e varacağı bildirildiğinden gerekli tertibat buna göre alınır. Sarı Efe ile Saruhan Mebusu Abidin suikastın üzerlerine kalmasına engel olmak maksadıyla suikast gününden bir gün önce İstanbul’ a giderler.
    Gazi’ nin 17 Haziran 1926 günü İzmir’ e gelmesi beklenirken Balıkesir’ den geç ayrılması ve İzmir’ e beklendiği gün gelmemesi, Sarı Efe ile Abidin Bey’in ortadan kaybolması Giritli Şevki’yi endişelendirir. Planın ortaya çıktığını ve bu yüzden Gazi’nin İzmir’e gelmediğini düşünen Giritli Şevki, muhbirlikten yararlanarak ceza almamak düşüncesi  ile İzmir valisine suikastı ihbar eder.  Yapılan baskınlar sonucunda tüm suikast ekibi silahları ile birlikte ele geçer.
    İstiklal Mahkemesi tarafından yapılan sorgulama ve incelemede suikast hazırlığında en büyük rollerin Şükrü Bey ile Kara Kemal’ e ait olduğu tespit edilir. Miralay Arif Bey ise böyle bir şeyin asla gerçekleşeceğine inanmadığını  söyler. Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey, suikast hazırlıklarından haberdar olup önlemeye çalışmışlardır. Ancak, Kazım Karabekir Paşa ise bu girişimden hiçbir şekilde haberdar değildir.
    Yapılan mahkeme sonucunda Kara Kemal, Ankara Valisi Abdülkadir Bey ve Rauf Bey hakkında  gıyaplarında karar verilir. Firari olan Kara Kemal, Aksaray’ da bir evde sıkıştırılır, yakalanmamak için kendi silahı ile intihar eder.  Ankara Valisi ise  Trakya’ da sınırı geçmek üzere iken yakalanarak verilen hüküm uygulanır.
İngilizlerin Ankara’ya Gönderdikleri Casus Mustafa Sagir Vakası
    İstanbul’ da gizli çalışan gruplardan biri tarafından Hint Hilafet Cemiyetinden Mustafa Sagir isimli birisinin Hindistan Müslümanlarını Anadolu’ da temsil etmek üzere görevlendirildiği hükümete bildirilir. Bu  kişi Ankara’ ya geldiğinde Gazi ile bir görüşme yapar. Yapılan görüşme sonucunda; Gazi tarafından bu kişinin iyi bir casus olduğu ve takip edilmesi gerektiği şeklinde bir değerlendirme yapılır.
    Mustafa Sagir’ in yapılan takibi sonucunda İstanbul’da ki meşhur Nelson’ a iletilmek üzere yazdığı bir mektup ele geçirilir.  Casusluk suçlamasıyla yargılanmak üzere bir numaralı İstiklal Mahkemesi’ ne sevk edilir.
    Yapılan tahkikatta İngilizler tarafından küçük yaştan itibaren özel olarak yetiştirildiği ve İngilizler hesabına Mısır, Almanya, İran ve Afganistan’ da çeşitli görevler yerine getirdiği tespit edilir. Anadolu’ya da milli hareketi başarısızlığa uğratmak ve çeşitli suikastları yapmak ve yaptırmak için gönderilmiştir. Ancak asıl gayesi Gazi’ ye suikast düzenlemektir. Bu maksatla değişik yöntemler planlamış ancak hiçbirini uygulamaya koyamamıştır.    
    Günlerce devam eden mahkemesi neticesinde hak ettiği cezaya çarptırılarak idam edilmiştir.
Ali Şükrü Bey hadisesi ve Topal Osman Ağa
    Osman Ağa aslen Giresun’lu olup bu yöreden topladığı müfreze ile Sakarya Savaşı’ na katılmıştır. Müteakiben bu müfreze ile birlikte Gazi’ nin muhafızlığı ile görevlendirilir.
    29 Mart 1923 günü Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’ in iki gündür ortada görülmediği söylentisi yayılmaya başlar. Ailesi de Ali Şükrü Bey’in akıbetinin araştırılması için hükümete müracaat eder.
    Mahkeme tarafından yapılan inceleme sonucunda Ali Şükrü Bey’in kaybolduğu akşamı Osman Ağa’ nın müfrezesinden Mustafa Kaptan ile beraber görülmüş olduğu tespit edilir. Aynı akşam da Osman Ağa’nın evinden bir takım sesler duyulmuştur.
    Bu bilgilerden sonra Topal Osman Ağa ve Mustafa Kaptan için tutuklama emri çıkartılır. Mustafa Kaptan derhal tutuklanır. Firari olan Topal Osman Ağa’nın Ayrancı’da bir köşkte olduğu öğrenilir. Osman Ağa ile çıkan çatışmada yaralı olarak ele  geçirilir ancak hemen orada ölür.
    Osman Ağa’nın Ali Şükrü Bey’ i öldürtme sebebleri mahkeme heyeti tarafından şöyle değerlendirilmiştir. Ali Şükrü Bey’in meclis kürsüsünde İngiliz güç ve kudretinden bahsetmesi üzerine mebuslardan İhsan Bey tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Aynı akşam, akşam yemeğinde olay Gazi’ ye intikal etmiş, Gazi üzülmüş olarak :
    “Arkadaşlar, böyle beyanatta bulunan insanlar  cidden dövülmeye layık adamlardır.” şeklinde bir beyanda  bulunmuştur. Bu cümleyi farklı yorumlayan Topal Osman Ağa, Ali Şükrü Bey’ i katletmiştir.
    Bir başka sebeb de ölümünden bir süre  önce Ali Şükrü Bey ile Topal Osman Ağa çok samimi arkadaştır. Ali Şükrü Bey, aralarındaki samimiyete dayanarak Gazi’ nin yapmış olduğu inkılaplardan duyduğu rahatsızlıklardan bahseder ve Gazi’nin ortadan kaldırılması gerektiğini söyler. Bunun üzerine Gazi’ye bir fenalık yapmasına engel olmak maksadıyla böyle bir olayı gerçekleştirir.
Miralay Kasap Osman Vakası
    Miralay Kasap Osman Ağa, milli mücadelede çok emeği geçmiş bir şahsiyetti. Ancak, kurtuluşun düzenli ordu ile değil çetecilik ile gerçekleşeceğine inanmaktadır. Düzenli ordu kurulduğunda kendisine farklı yerlerde görev verilir fakat hiçbirinden memnun olmaz.
    Etrafına topladığı bir grup insan ile toplum içerisinde kötü teşviklerde bulunmaya bulunmaya başlar. Bir komplo planı içerisinde iken yakalanarak mahkemeye sevk edilir. Hakkında eski eşini öldürmekten ve toplum içerisinde huzursuzluk çıkartmaktan olmak üzere dava açılır. Toplum içerisinde huzursuzluk çıkartmaktan açılan davadan beraat eder. Ancak,  eski eşini öldürmekten açılan davadan idama mahkum edilir.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder