11 Nisan 2012 Çarşamba

Tarihin Sınırlarına Yolculuk, İlber Ortaylı

Tarihin Sınırlarına Yolculuk, İlber Ortaylı, 2008, İstanbul
İlber Ortaylı’nın Osmanlının tamamen yıkılmadığı sadece iktidarın şekil değiştirdiğini, cumhuriyetin Osmanlının bir devamı olduğunu, Osmanlıyı reddetmemizin mümkün olmadığı, tarihimizi merak etmemiz ve doğru öğrenmemiz gerektiği, ve bize neler kazandıracağı hakkındaki düşünceleridir.

(1) Efsaneler ve sloganlar arasında bir tarih…
Osmanlı tarihi konusunda farklı bakışlar söz konusudur. Türkiye’deki insanlardan bazıları biz Osmanlı değiliz derken bazıları “Osmanlı biziz diyor.”Böyle bir ayırım mümkün değildir. Osmanlıda kurumlar vardır. Bunların devamlı bir şekilde devamlılığı vardır. Bu devamlılık araştırıldığında Osmanlı tarihine teknik olarak bakış meselesi halledilmiş olacaktır. Bugünün Türk’ünün tarihten bir kopukluğu mevcuttur. Neden diye sorulduğunda cevaplandırılacak soru şudur:”neden bu kadar meraksız” toplumumuzdaki merak Afrika kabilesinden fazla değildir. Bir şeyin detayına inmek soru sormak, somut delil aramak gibi bir merakımız yok. Osmanlı tarihine nasıl bakmamız gerektiğine bir cevap veremiyoruz. Bunun çözümü öncelikle iyi bir mantıktan geçer. sonra felsefeye gider filolojide halledilmelidir. Türkiye’de bu yapılmamış bu konuda yirmi sene sonra sonuç verecek okullar açılmamış, daha çok üç yıl sonrası düşünülmüştür. Osmanlı tarihine batılı kavramlarla yaklaşarak oradan bir sonuç çıkarmak yanlıştır. bu kavramlar batıda çok detaylı, hassas, hukuk tarihi, tarih, filoloji araştırmalarıyla çıkan bilgilere göre şekillenmiştir. Bizde böyle bir şans yok. Böyle olunca da tarih ekolü oluşamamaktadır. Osmanlı cemiyetinin renkliliği ve birtakım milletlerin bulunması Osmanlı düzeninin dinamizmini sağlamıştır

(2) Osmanlının kabuk değiştirme dönemi.
Tarihi dönemleme çalışmaları hiçbir zaman başarılı olmamıştır. Devlet-i Aliyyenin tarihi için viyana muhasarası ve müteakip olaylar çok önemlidir.askeri sistemin eskidiği fark edilmiştir.Karlofça’da Osmanlı bürokrasisinin hukuktan anladığı anlaşılıyor.Mühim olan 18.yy. değişmesidir.18.yy.da kendini değiştirmek isteyen insanlar bugünkü dünyayı kurarlar.devlet 18.yy.da Avrupalı anlamında bir bilinç değişmesiyle gelmemiştir.Maalesef 18.yy. Türk insanı iyi etüt edip tam anlamadığı içindir ki 19.yy.daki değişmeyi emperyalist bir dayatma olarak değerlendirir.Osmanlı değişen gelişen toplumlarla kavga etmek,direnmek zorunda olan bir toplumdur.bunun için müesseselerini ıslah etmek zorundadır.Islahat kelimesi 18.yy.a ait bir kelimedir.bizim 18.asrımız Türkiye’nin değişmeye başladığı bir dönemdir.dünyanın değişti ve ayak uydurmanın gerekliliği fark edilmiştir.18.yy.da toprak kaybediyoruz,16 ve 17.yy.da yaşayan mütevazı Osmanlı değil artık bu dönemde gerileme terimi daha çok yapının çürüdüğünü ve onun yerine yeni bir şeyin geçeceğini ifade etmek için kullanılır.18.yy.ı anlamayan insanların 19.yy.ı değerlendirmeleri ve gelişen türkiyenin ihtiyaçlarını ,kültür buhranlarını,çürük ve aynı zamanda sağlam taraflarını anlayıp değerlendirmeleri mümkün değildir.

(3) Aslında hepimiz Tanzimatçıyız.
19.yy.Osmanlı imparatorluğunun en uzun yılıdır.çünkü Türk toplumu yaşam biçimini,teknik altyapısını,değiştirip değişen dünyaya uydurmak zorundaydı.Türkler bu sancılı değişimi istemiyor ve şüphe ile bakıyordu.Avrupa geçmişte olduğu gibi bugünde bazı şeyleri şart olarak koşmaktadır.bugünün Türkiyesi batının temel referanslarını kabul,hatta tatbik etmiş olmasına rağmen dışlanmayı anlamamaktadır.bu dışlanma Türkiye milliyetçi tepkilerin artmasına yol açacaktır.yazara göre Türk aydınları batıyı evliya çelebiden daha fazla tanımamaktadır.Tanzimat dönemi insanları çok şeyler başarmıştır.hem İslam aleminin    hem türkiyenin ayakta kalmasını sağlamıştır.II.Abdülhamit çok merkeziyetçi ve otoriter bir hükümdar olmasına rağmen döneminde okular açılmış,genel eğitim yayılmış,mühendislik,tıbbiye gibi bilimler gelişmiştir.kuruluşunun 700.yılında Osmanlı tarihçiliğini yazmak için eksikliklerimiz vardır.birçok değerli kaynak ecnebilerin elinde bulunmaktadır.Osmanlı milletlerinin kabuğundan çıkması ve birbirini tanıyıp bir  kültür birliği kurmaları gerekmektedir.

(4) Osmanlı mirasını reddetmenin temelinde tarih bilmezlik yatıyor.
Dünyada hiçbir ülke geçmişini reddedemez bu sadece orta doğuda vardır.bu reddi-i miras kullanılmıştır.Ermenilerin iddiasına Osmanlılarla hesaplaşın denir.Osmanlı birçok dinin ,birçok kültürün bir arada yaşadığı toplumdur.Müslüman köylü ile Rum veya ermeni köylünün birbirinden farklı değildir.bu bir imparatorluk kültürüdür.Osmanlı dağdaki köylünün çocuğunu da veziriazam yapabilen bir toplumdur.memleketimizde köyü tarih kitapları yazılmakta ve gençlik iyi tarih öğrenememektedir.milli eğitim bakanlığıda bu konuda herhangibirşey yapmamaktadır.

(5) Roma ve Osmanlı
Osmanlı bir büyük Akdeniz imparatorluğudur. Klasik imparatorlukların sonuncusudur ve yeniçağa uymasını bilenidir. Avrupa milletlerinin millet olma şuuruna eriştiği bir zamanda yönetmek zorunda kalmıştır. bir bürokrasi ve ordu geleneği vardır. batının gözünde Türkler   diğer Müslüman toplumlardan farklı olmuştur. bizim elit tabakamız kayıtsız şartsız batıya bağlanmış ve kendi kültürünü reddetmiştir.buda bizi içinden çıkılmaz bir kültür karmaşasına itmiştir.Osmanlıda irsi bir sınıf anlayışı yoktur.yani irsi hakimiyeti taşıyan tek kişi padişahtır.Osmanlıda esas olan yönetici sınıfının irsiyetten uzak olmasıdır.sınıflar arasında bir geçişlik,bir yükselme imkanı vardır.anadoluda fakir bir gencin en yüksek yere yükselmesi mümkündür.eğitim sistemimizi şuandaki kavgası laikliktir.bu kavga asıl problemin görülmesini engellemektedir.asıl problemimiz zeki insanı yükseltecek eğitim sistemimizin olmamasıdır.şuandaki tarih kitaplarında hem ideoloji hemde Büyük bir bilgisizlik vardır.toplumumuzda tarihe karşı merak uyanmaktadır.

(6) “Kimlik sınırını tarihçi belirler.
Türk toplumunun tarihi bellekten çok kimlik sorunu bulunmaktadır. kimlik meselesi olan toplumumuz son yıllarda tehlikeli girişimlere sahne olmaktadır.türkiyede yanlış bir tarih anlatışının olduğu söylenebilir.bu 1940’ların ideolojisidir.Türkiye türklerindircumhuriyet sınırları içindekiler tüktür denilirken balkanlardaki orta asyadaki ve Rusçadaki Türkler göz ardı edilmiştir.bu ortamda tarihçilerin önemi ortaya çıkmaktadır.çünkü kimlik sınırlarını belirlemek tarihçilere düşmektedir.

(7) Gezgin ve bilgin.
Türkiye,uzun bir yönetim geçmişi olan ve yönetim geleneği oluşturmuş bir ülkedir.Etrafımızdaki ülkelere bakarsak onların böylesi geleneklerinin olduğu söylenemez.daha doğrusu onların büyük çoğunluğuna bazı kolonyal güçler bir yönetim biçimi bırakmışlardır.ama bunu ağır aksak götürmektedirler.Fransa İngiltere gibi ülkeler demokratik ülkelerdir fakat sömürgelerine demokrasiyi bırakmamışlardır.Bürokratik gelenek için uzun tarih,bağımsızlık,batılı olmak,Hıristiyan olmak söz konusu değildir.buna en güzel örnek israildir.Türklerin bir teşkilatlanma ,örgütlenme ve devlet kurma geleneği vardır.Osmanlı devleti aslında yıkılmamıştır.Türk siyasi heyetinin,Türk milletinin fettetiği toprakları kaybetmesi söz konusudur.Türk tarihinde bir ara bir fasıla olmamıştır.sivil toplum dediğimiz aman vatandaşların örgütlendiği,o örgütlerin birbirleriyle ilişkilerinin düzenlendiği bir sistem anlaşılır.dinin ,doktrinin,akidenin gözetilmesi ve yorumlanmasının seçkinlerin elinden alınmaması gerekir.toplumun en rafine,en görmüş geçirmiş insanlarının başı çekmesi gerekmektedir.

(8Avrupa birliği ve Türkiye.
Lüksemburg Zirvesinin ardından türkiyenin AB içinde tam üye sıfatıyla yer alma şansı teorik olarak olmasa da fiilen ortadan kalkmıştır. öte yanda türkiyenin önünde Önasyada İslam dünyasında kafkasyadan Rusya Japonya ve Türk dünyasına kadar son derece geniş bir dış politik ve ekonomik manevra alanı mevcuttur. AB’nin ortak gümrük tarifelerine tabi olmak ekonomik ve politik bir tuzaktan başka bir şey değildir. Türkiye gümrük birliğine girdikten sonra bu tuzağa düşmüştür. Avrupanın kendi içinde bile henüz birtakım kültürel duvarları vardır.bu duvarlar bizim için çok daha yüksektir.türkiyenin bu konuda başlıca rakibi ve düşmanı almanyadır.Almanya eski kültürel ve iktisadi sahası olan orta Avrupa doğu avrupaya açılmaktadır.bu kapsamda yapılması gereken etrafımızdaki komşu devletlerle  ve diğer ülkelerle iyi ilişkiler geliştirip daha sonra AB ile serbest ticarete talip olmaktır.

(9Tarihten Kaçamayız.
Tarih öğrenmek için düşünme eylemi ve merak gerekmektedir. tarih bir realitedir. tarihçi olmak için iletişim yeteneği, konuşma Yeteneği,kuvvetli hafıza gerekmektedir.yazarı tarihçiliğe yönlendiren etken merak ve eski Avrupa ya duyduğu özlemdir.yazara göre Türkiye’de tarih yazmak güçtür.çünkü sol ve sağ kesimin işine gelmeyen bir yazı yazılırsa çok tenkit gelmektedir.bu memlekette yapılması gereken iş bilinmeyen tarihi bildirmektir.Çıkarlarına geldiği gibi tarih yazıp okumakla sadece efsaneler yaratılır.Türkiye’de böyle bir problem bulunmaktadır.tarih hiçbir şekilde için edebiyat tetkikleri yapmak gerekir Türkiye bu konuda zayıftır.üniversitelerin tarih bölümleri lisansüstü hale getirilmelidir.Osmanlı mezhep yorumuyla kurulmuş bir devlet teşkilatı değildir.Osmanlı kimliği salt bir Müslüman kimliği olarak kalmamıştır.Osmanlı daha dinamik bir unsur olduğu için diğer beylikler arsından çıkıp Bizanssı muhatap almıştır.fetih düşüncesi Osmanlıda vardır.Osmanlı diğer dinlere toleranslıdır.azınlıkları hemen her yerde kullanmıştır.Osmanlıdan genç cumhuriyete parlematerizm,siyasi parti,bası gibi siyasal kurumlar kalmıştır.yazara göre Osmanlı bugünde devam etmektedir.sadece iktidar yapısında bir değişiklik olmuştur.Osmanlı mirasını reddetmek gibi bir lüksümüz yoktur.

 (10) Nerede hata yaptık.
19.asır bir reform asrıdır. Müesseselerde reformlar yapılmıştır. hayata dünyanın gelişen şatlarına uymak orunda kaldık dış ilişkiler sistemine uymak zorundaydıkosmanlı18.asra kadar gelişmeleri takip etmiş 18.asırda gelişimi yakalayamamış bunu sıkıntısını 19.yy.da hissedip değişime gitmeye çalışmıştır. Türkiyede din eğitimi zayıf temeller üzerine kurulmuş siyasi rant sağlamak için imam hatipler kurulmuş ve birçok gence yazık olmuştur.

(11) Bu bir röportaj olabilirimi.
Batıdaki üniversitelerde teolojinin üstüne hukuk ve bir müddet sonra tıp gelmiştir. Batı üniversitesinin yaptığı atılım 13.yy.dan itibaren başlar. o da doğrudan doğruya tıp alnında deneye kadavra kullanımına yönelik eğitimle oluşmuştur. ve 15. yy.da İslam yüksek eğitimin geçmiştir. nevarki bugün batı üniversiteleri çöküntü halindedir. Amerika’ya doğru bir kayış vardır. Bugün Harvard’a çok parası olan değil zeki, birikimi olanlar alınmaktadır. üniversitelerdeki gelişim için İsrail,Japonya,Amerika eğitim sistemini gözden geçirmemiz gerekmektedir.

(12)Cumhuriyeti numaralandırmak, eski tepeden inmeci alışkanlıklara dayalı yeni söylem tarzıdır.
Genişletilmiş cumhuriyet Amerika ve Fransız ihtilali ile gelişmiş, oy veren vatandaşlar ortaya çıkmış, daha geniş bir tabana ulaşmış ve bundan da demokrasi ortaya çıkmıştır. Türkiye de bazı ülkelerde olduğu gibi bir totaliter rejim olmamıştır. ikinci cumhuriyet sözü 1961’de otaya çıkmıştır.bu laf tutmamıştır çünkü biz ideoloji olarak ,tarihi bağ olarak birincisine bağlıyız.2.cumhuriyeti gündeme getirmek tamamen düşünce tembelliğinden çıkmaktadır.çağdaş demokrasi anlayışı için gereken şeylerden birside bürokratik Geleneğin kuvvetli olmasıdır.bizde zayıf olan teşkilatlanma ve müesseselere sahip çıkma alışkanlığıdır.Türk toplumunda birtakım meseleleri halletmek ve önemli değişikliklere gitmek için cumhuriyeti numaralandırmanın hiçbir manası yoktur.

(13)Osmanlı İmparatorluğu tarihte üçüncü Roma’dır bir dördüncüsü de yoktur.

Tarih felsefesi bizde başlayan bir olay değildir. batıda tarih felsefesinin kökleri Rönesans’a kadar gitmektedir. bizde tarih düşüncesi ve yorumu Tanzimat döneminde başlamıştır. bu çabanın ilk temsilcisi Cevat paşadır. özellikle 60’lı yılarda yorumlama çabaları artmıştır. Osmanlı tarihte üçüncü Roma’dır. çok kavimlilik vardır. Kolonyalist bir imparatorluk değildir. Türklük bilincine 93 ve balkan savaşı sırasında ulaşılmıştır. Roma ve Osmanlı geleneksel askeri imparatorluktur. İkiside savaşçıdır.istanbul1000 yıl Bizans ve 600 yıl Osmanlıda olmak kaydıyla bölgenin merkezi olmuştur.

(14)Osmanlı bizde yaşıyor.
İlga edilen saltanatın kendisi başka, Osmanlı devleti başka bir şeydir. Devletin şekli değişmiştir cumhuriyete inkılâp etmiştir. Devlet hayatında bir kesinti yoktur devlet devam etmektedir. Cumhuriyetin devam etmesi ecdadımızla ilişkimizi kesmez. Osmanlı tarihini anlamamız için çok okumamız gerekmektedir. Osmanlı kendini yıkılmaz devlet olarak tanımlamıştır. Onun bıraktığı Topraklarda çatışmalar yaşanmaktadır. Buralarda fakirde olsa maharetli idare Türk tarzı idaredir. Türk tarzı idarede milletlerin kendi hakları, hayatları Vardır.

(15)Osmanlı tarihi bir dünya tarihidir.
Bugünkü cumhuriyetimize Osmanlıdan kalan bizzat devletin kendisidir. Osmanlıdan kalan vergi, ordu, adalet sisteminde; ordu gelişerek devam etmekte, adalet sitemi modernleşememiştir balkanlarda ve orta doğuda Osmanlıdan belli bir miras kalmıştır. buralardaki en büyük problem Avrupadır. Günümüzde balkanlarda milliyetçilik artmıştır. Balkanlar ihtiyar Avrupa devletlerinin ortağı olmaktadırlar.Türkler geçmişini iyi bilememektedirler.basitleştirilmiş,ve çocuk tarih kitapları yoktur.cumhuriyet Türkiyesinde çok şeyler yapılmıştır.cumhuriyet Türkiyesinin asıl hedefi vatandaşlık toplumudur.bu konuda da sağlam temeller atılmıştır.fakat cumhuriyetin gerektirdiği kültür ve eğitim savaşını kazanamamışızdır.

(16)Borcu veren şartı koyar.
19.yy.ın ilk çeyreğinde cemiyetin müesseseleri değişmektedir. Ordu’da ıslahat söz konusudur. Merkezi orundun modernleşmesi çok pahalıdır. Bunun için yeni bir vergilendirme gerekmektedir. Kırım savaşı bardağı taşıran son damla olmuştur. Devlet tüketim içindedir. ve borçlanmak zorunda kalmıştır. Vergi sistemi iyi olmadığı için bu konuyu Düyun-u umumiye devretmiştir. borç veren devletler Osmanlıya bu paraları nerelere harcayacakları konusunda şartlar koymuşlardır. türk ordusu çok önemli bir kurumdur. Bunu zayıflatan insanları hoş görmemek gerekir. türk köylüsü hem üretkendir hemde kendine göre sağlamlığı vardır. Köylülük yok edilirse milletin asıl değerini ve ahlakını muhafaza eden Türkiye taşrası yok olur.
 
(17)Alfabeyi öğrenmeyen roman yazamaz.
Bu bölümde yazar “İstanbul kanatlarımın altında filmini eleştirmekte ve film yapanları tarihi daha iyi incelemelerini ve bilgilerini geliştirmeleri gerektiğini düşünüyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder